Gün geçtikçe daha geniş kitlelere yayılan sosyal medya kullanımı, doğru yönetilmediği takdirde ruhsal hastalıklardan, ailelerin parçalanmasına kadar birçok probleme yol açıyor. Kendini yalnız hisseden kişilerin sosyal destek için bu mecralara yönelmesi, gerçek yaşamdaki ilişkilerinin daha da kötüye gitmesine neden oluyor.Sosyal medyanın kişinin tüm ilgi ve dikkatini kendi üzerinde toplayarak aile içindeki iletişimi ve eşlerin birbiriyle paylaşımını azaltan bir unsur olduğunu ifade eden uzmanlar, sosyal ağların aynı zamanda; istismara uğrama ve evlilik dışı ilişkilerin yaşanması gibi durumlara da sıkça yol açtığının altını çiziyor.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, sosyal medya kullanımı hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
“Günümüzde artık birçok kişi arkadaşlarıyla görüşmek, arkadaşlarının fotoğraflarına ve iletilerine bakmak, mesaj göndermek ve almak, eğlenmek, boş zamanını değerlendirmek, bilgiye erişmek, gündemi takip etmek gibi amaçlarla sosyal ağları kullanıyor. Sosyal ağlar, boş vakitleri değerlendirme, eğlence, sohbet, bilgi alışverişinde bulunma, gündemi takip etme gibi amaçlar için yegâne araç haline gelmiş durumda” diyen Çiğdem Demirsoy,
“Tıpkı televizyon, bilgisayar gibi sosyal medya ve sosyal ağlar da kişinin tüm ilgi ve dikkatini kendi üzerinde toplayarak aile içinde iletişimi ve eşlerin birbiriyle paylaşımını azaltan bir unsur ve kişide bağımlılık oluşturma özellikleri var” dedi.
SOSYAL MEDYANIN AŞIRI KULLANIMI DUYGU DURUM BOZUKLUĞUNA YOL AÇIYOR
Sosyal medya bağımlılığına son zamanlarda e-ticaret sitelerinde, internet alışverişinde zaman geçirmenin de eklendiğini ifade eden Demirsoy, “Alkol-madde bağımlılığı gibi, internet ve sosyal medyanın aşırı ve sürekli kullanımı sonucunda gelişen bağımlılıklar çeşitli uyum sorunlarının yanı sıra duygu durum bozuklukları, algı bozuklukluları gibi problemlere kadar varabilmektedir. Bağımlılık geliştiğinde tıpkı madde bağımlısı bireylerde olduğu gibi tolerans gelişir, giderek kullanım dozu artar, ulaşılamadığında yoksunluk hissedilir, kişi gergin ve sinirli olur, bağımlı olduğu nesneyi sürekli arama davranışı içine girer. Bu nedenle teknolojinin, özellikle de sosyal medyanın bu boyuttaki kullanımının aile içinde birlikte geçirilen zamanı olumsuz etkilediği ve eşler arasındaki paylaşımı giderek azalttığını, evlilik ve aile hayatına zarar verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.
GÜNDE ORTALAMA 3 SAAT, SOSYAL MEDYADA GEÇİYOR
“Yapılan araştırmalar kullanıcıların günde ortalama 1-3 saat arasında bu sosyal ağlarda zaman harcadıklarını söylüyor” diyen Çiğdem Demirsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu da demektir ki eş ve çocuklarla ailece etkileşime ayrılması gereken süreden her gün bu kadar zaman eksiliyor. Ebeveynlerin işi, sorumlulukları ve çocukların okuldaki vakitleri dışında akşamları ailece bir arada olunması gereken zamandan, hele de büyük bir şehirde yaşıyorsanız eve ulaşım için harcanan süreleri de düşerseniz bu çok ciddi bir zaman dilimi. Kişiler arasındaki bağlar ancak olumlu paylaşımlarla güçlenebilir. Araştırmaların sunduğu veriler ise aile içindeki bağları güçlendirmeye yeterince zaman kalmadığı, ayrılmadığı anlamına geliyor.
AİLE İLİŞKİLERİ, BAĞIMLILIK ÜZERİNDE BÜYÜK ROL OYNUYOR
Eşler arasında iletişim ve paylaşım azaldığında bağlar zayıflar, iletişim olmadığında yaşamın doğal akışında karşılaşılan problemler çözümsüz kalır ve giderek uzaklaşma ve kopma kaçınılmaz olur. Birbiri ile hoşça zaman geçirmek, beraber eğlenmek yerine eşler ayrı ayrı sosyal ağlarda birlikte olduklarından daha fazla zaman geçiriyorlarsa o zaman problem var demektir.Ailenin mimarı da anne-babadır, anne babaların çocuklara ve gençlere her şeyin internet ve sosyal medyadan ibaret olmadığı konusunda rol model olmaları gerekiyor. İnternet bağımlılığı olan ergenler ile bir çalışma yapılmış ve aile üyeleriyle ilişkilerinde iyileşme olanların bağımlılıklarında da azalma olduğu tespit edilmiş. Bu demektir ki ruhsal gereksinimlerin doyumu ve aile içinde yakın ilişkiler kurmanın bağımlılığı azaltıcı etkisi var.”
EŞLER ARASINDAKİ KOPUKLUK, BAĞIMLILIĞA İTİYOR
Uzman Klinik Psikolog Çiğdem Demirsoy, “İnsanların çevrelerinde güvenebilecekleri, onlara değer veren, onlarla ilgilenen kişilere gereksinimi vardır. ‘Bağlanma’, yani yaşamını yakın ilişki ve iletişim içinde olduğu biriyle paylaşması ve ‘ait olma’, yani kendini bir grubun parçası olarak hissetmesi insanın iki temel ihtiyacıdır” diyerek, bu şekilde sosyal desteğin olmadığı ya da yetersiz kaldığı durumların, insanların ruhsal durumuna olumsuz etki ettiğini ve depresyona yol açtığını ifade etti.
“Aile içi ilişkilerde ve eşler arasında kopukluk varsa bu gereksinimlerin karşılanmamış olması internet ve sosyal ağ kullanımına ve bağımlılığına yatkınlığı artırmaktadır” diyen Demirsoy, “Kendini yalnız hisseden eşi, ailesi ile ilişkisi kopuk, yalnızlık duygusu ya da depresyondaki birey sosyal destek için bu mecralara yöneliyor ama bu defa da gerçek yaşamdaki kişilerarası ilişkilerinin daha da kötüye gitmesi sonucuna götürüyor” diye konuştu.
SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI, EŞLER ARASINDAKİ GÜVENİ SARSIYOR
“Sosyal ağların bireyin kendisine, aile ve evlilik hayatına zararı sadece ayrılan zamanı çalması ile sınırlı değil. Sanal ortamda başlayan arkadaşlıklar hızlı bir şekilde ilerleyebiliyor, sonucunda istenmeyen durumlarla karşılaşma, istismara uğrama, evlilik dışı ilişkilerin yaşanması ile evlilik ilişkisinde güven sorunu sık karşılaştığımız durumlardan oldu” diyen Demirsoy,
“Güven bir ilişkinin temel unsurlarındandır ve fiziksel boyutu olmayıp sanal düzeyde bile olsa eşinin ilgisinin başka birine yönelmesi evliliğin güven temelini sarsıcı bir durumdur. Alışkanlık olan bir davranışı bırakmak ancak kişinin kendi iradesi ile mümkündür, başkasının yapma demesi veya tehdit etmesi de işe yaramaz. Bağımlılık gibi durumlarda kayıplar da kişinin alışkanlığını durdurmaya yetmez, böyle bir boyutta ise problem bunun için profesyonel destek almak gerekir” dedi.
“EŞİNİZLE AÇIK İLETİŞİM İÇİNDE OLMALISINIZ”
Çiğdem Demirsoy, “İnternet, sosyal ağlar artık günümüzün bir parçası. ‘Bunlar kötüdür, kullanılmamalıdır’ da diyemeyiz. Önemli olan nasıl kullanıldığı. Aşırı kullanılıyorsa, eş ve aileye ayrılması gereken zamanı kaplıyorsa, kişinin hayatındaki başka eksiklikleri, örneğin eşler arasındaki duygusal kopukluğu, paylaşım eksikliğini vb. kapatmak amacıyla bunlara yönelip gerçek çözümlerden uzaklaşılıyorsa o zaman zararlıdır” diyerek, sosyal medyanın aşırı kullanımının yol açacağı durumları ve yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
1.“Eşler arasında açık bir iletişim yoksa güven ortamı oluşturulamaz,
2.Eşiniz sosyal ilişkilerini sizden gizli yürütüyorsa bunun temelinde bazı çatışma ve uzlaşmazlıklarınız olabilir,
3.Eşinizle açık iletişim içinde olmalısınız. Eşler arasında açık bir iletişim yoksa ve baskı ve kısıtlamalar varsa güven ortamı oluşturulamaz,
4.Güvensizlikle ya da suçlayıcı ve kısıtlayıcı yaklaşımlar onun kendini daha çok kapatmasına ve ilişkide uzaklaşmaya neden olur,
5.İlgi ve dikkatinizi eşinizi takip etmektense kendinizi iyi ve güçlü hissettirecek uğraşlara çevirmelisiniz,
6.Eşinizle ilişkinizde arkadaşlık unsurunu geliştirmeye, ortak paylaşımları ve birlikte hoşça zaman geçirecek ortak aktiviteleri artırmaya çalışmalısınız.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.