YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİMİZ ÖDÜLLERİNE KAVUŞTU
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: "Türkiye, yaşayan insan hazineleri bakımından gerçekten çok mümbit, çok verimli bir ülkedir ancak her konuda olduğu gibi bu hususta da elimizdeki hazinelerin tespitini ve değerlendirilmesini yeteri kadar yapamadığımızı
06 Kasım 2016 Pazar 09:12
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: "Türkiye, yaşayan insan hazineleri bakımından gerçekten çok mümbit, çok verimli bir ülkedir ancak her konuda olduğu gibi bu hususta da elimizdeki hazinelerin tespitini ve değerlendirilmesini yeteri kadar yapamadığımızı düşünüyorum.Bugün pek çok alanda ocaklarını tüttürecek, el verecek gençler bulamayan ustalarımız, maalesef kendi işlerinin son temsilcileri durumundadır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Almanya’nın FETÖ'nün Arka Bahçesi Haline Dönüşmesinden Endişe Ediyoruz. Almanya’nın yaklaşımını ve uygulamalarını kaygıyla ve dehşetle izliyoruz.”
Başbakan Binali Yıldırım: “Bizi Biz Yapan Özelliklerimizi Kaybettiğimiz Zaman Gelecekle İlgili Çok Büyük Tehlikeyle Karşı Karşıya Kalmamız Mukadder Olur.”
Başbakan Yıldırım: "Gençlerimiz bizim geleceğimiz. Onların geçmişimizi en doğru, en iyi şekilde öğrenerek, bu uğurda hayatlarını hasretmiş ve çok büyük emeklerle ortaya koymuş oldukları eserleri bilerek, geleceğe hazırlanmaları, ülkemizin, milletimizin değerlerinden kopmadan medeniyet yürüyüşünü sürdürmemiz elbette ki millet olarak, millet şuuruyla hem istiklalimizin hem de 2023, 2035, 2053 hedeflerimizin gerçekleşmesi için vazgeçilmez en önemli varlığımızdır, kaynağımızdır."
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı: "Somut olmayan kültürel mirasın sürdürülebilir bir şekilde korunmasındaki en önemli husus, kültürel miras taşıyıcılarının bilgi ve tecrübelerini genç kuşaklara aktarmalarının güvence altına alınmasıdır."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde Başbakan Binali Yıldırım ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın katılımlarıyla, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde "Yaşayan İnsan Hazineleri: Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri'' ödül töreni gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ödül töreninde gerçekleştirdiği konuşmasında "Türkiye, yaşayan insan hazineleri bakımından gerçekten çok mümbit, çok verimli bir ülkedir ancak her konuda olduğu gibi bu hususta da elimizdeki hazinelerin tespitini ve değerlendirilmesini yeteri kadar yapamadığımızı düşünüyorum." dedi.
Törendeki konuşmasına katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, ödüllerin takdim edileceği sanatçılara tebriklerini iletti.
Sanatçıların her birinin kendi alanlarında tüm hayatlarını vakfederek elde ettikleri becerileriyle, ortaya koydukları ürünlerle, Türkiye'ye ve dünyaya kazandırdıkları değerlerle her türlü teşekkürü, her türlü takdiri hak ettiklerini belirten Erdoğan, "Yaşayan insan hazinelerimizin her biri, şairin 'Ya hayrandır sana ya düşman / Ya hiç yokmuş gibi unutulursun / Ya da bir dakika bile çıkmazsın akıldan' diyerek ifade ettiği gibi eserleri ve maharetleriyle aklımızdan bir dakika bile çıkmayacak, gönlümüzde daima yaşayacak hakiki hazinelerimizdir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin UNESCO'nun "Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesine" 2006 yılında taraf olduğunu dile getirdi ve "Bakanlığımız 2008 yılında geleneksel kültür değerlerimizi korumanın yolunun, bunların uygulayıcılarını korumaktan geçtiği düşüncesiyle 'Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Milli Sistemi'ni kurdu. Geride bıraktığımız 8 yılda yapılan envanter çalışmalarıyla yavaş yavaş bu konuda bir birikim ortaya çıkmaya başladı." dedi.
Somut olmayan kültürel miras ve yaşayan insan hazineleri kategorisinde ilgili kriterler çerçevesinde her yıl değerlendirmelerin yapıldığını ve tespit edilen kişilere ödüllerin verildiğini aktaran Erdoğan, 2010 yılı Ocak ayında 7, Kasım ayında 9, 2012 yılında 4 yaşayan insan hazinesinin ödüllendirildiğini, bugün de 9 kişi ve bir gruba ödül verileceğini söyledi.
Ödül verilen kişilere bakıldığında aşıklardan müzik aletleri icracısı ve yapımcılarına, karagöz, çini, ebru, hat, keçe, dokuma, boyama, taş, kitap, sedef kakma ustalarına kadar geniş bir yelpazede isimlerin görüldüğüne işaret eden Erdoğan, "İçlerinde Neşet Ertaş ve Şeref Taşlıova gibi ödül verildikten sonra kaybettiğimiz bu vesileyle rahmetle andığımız değerlerimiz de var. Bakınız rahmetli Neşet Ertaş ne diyor, 'İnsanlar kendini bilebilseydi veya insanlar kendini bilebileydi, dünyada haksızlık kavga olmazdı, insan doğan yine insan ölseydi belki de dünyada hayvan kalmazdı.' İnsan doğup, insan ölenleri saygıyla selamlıyor, emekleriyle, yetenekleriyle, yürekleriyle, irfanlarıyla dünyayı daha güzel kılan tüm sanatçılarımıza şükranlarımı sunuyorum." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin her köyünde, kasabasında, ilçesinde ve şehrinde "yaşayan insan hazinesi" sıfatını hak eden çok kıymetli kişilerin olduğunu, yurt gezilerinde zaman zaman bu sanatçı ve ustalarla karşılaşıp muhabbet ettiğini söyledi. Yaşları bir hayli ilerleyen bu sanatçıların, maharetlerini yeni nesillere aktarma konusunda sıkıntıları olduğunun anlaşıldığını ifade eden Erdoğan, gençlerin büyük emek ve sabır gerektiren bu işlere yeteri kadar ilgi göstermediklerini dile getirdi. Erdoğan, "Üstadın dediği gibi 'Ustada kalırsa bu öksüz yapı, onu sürdürmeyen çırak utansın.' Bugün pek çok alanda ocaklarını tüttürecek, el verecek gençler bulamayan ustalarımız, maalesef kendi işlerinin son temsilcileri durumundadır. Bu tür değerlendirmelerin, ödüllendirmelerin gençlerimiz arasında somut olmayan kültürel mirasımızın beşeri kaynağını sürdürecek bir ilgiyi körüklemesini temenni ediyorum." diye konuştu.
Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy'un, "İnsan" başlıklı şiirinden "Haberdar olmamışsın kendi zatından da hala sen / 'Muhakkar bir vücudum' dersin ey insan / Fakat bilsen, senin mahiyetin hatta meleklerden de ulvidir / Alemler sende pinhandır, cihanlar sende matvidir / Zeminlerden, semalardan taşarken feyz-i Rabbani, olur kalbin tecelli zar-ı nura nur-i yezdani." dizelerini okudu.
Kendi konumundan haberdar olmayan insanın hayatının, kesintisiz bir arayışla geçtiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi branştan olursa olsun tüm ilim adamlarının, insan konusu üzerinde ittifak ettikleri hususun ve insanın en ayırt edici vasfının, kendi iradesiyle bilgi sahibi olabilmesiyle kararlar verebilmesi olduğunu vurguladı.
Devlet ve Toplum Geleneğimizin Görünmeyen Omurgasıdır, Edep
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geriye dönüp bakıldığında hayatın yapılan tercihlerden, verilen kararlardan ibaret olduğunun görüldüğünü vurgulayarak, konuşmasına şöyle devam etti:
"Bazı insanlar doğru kararlarla hem kendi hayatlarına hem de tüm insanlığa anlam katarken, bazıları da yanlış kararlarıyla, kendileriyle birlikte insanlığın mahvına sebep olabiliyor. Atomu parçalayarak pek çok hastalığın tedavisine vesile olan da, onu bombaya dönüştürerek kitlesel katliamlara yol açan da insandır.
Her birimiz irade sahibi bir fert olarak yaptığımız ve yapmadığımız şeylerden sorumluyuz. Hayatını boşa geçirip, unutulanlarla; akıldan çıkmayacak eserler verenler arasındaki temel farkın müsebbibinin yine kendimiz olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Yaşayan İnsan Hazineleri’ olarak tarif edilen değerlerin, özel bir eğitimleri olsa da olmasa da usta-çırak ilişkisiyle gönüllerinin aktığı, kabiliyetlerinin el verdiği alanlarda kendilerini yetiştirdiklerini söyledi.
Bir sanatı, ustasından öğrenmenin önemli olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: "Ama asıl olan onu daha ileri taşımaktır. Bizim kültürümüzde, nesilden nesile geçen sanatın ve ilmin en az bilgi kadar önemli bir ölçüsü vardır. Yunus Emre'nin diliyle söylersek; 'girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep. Dediler ilim geride, illa edep illa edep.'
İşte böyle olduğu için bizim ecdadımız ilimle, sanatla, zanaatle edebi buluşturup, ahilik teşkilatını kurmuştur. Sadece nesilden nesile bilginin, becerinin aktarıldığı değil aynı zamanda edebin, milleti millet yapan vasıfların aktarıldığı ahilik sistemi, devlet ve toplum geleneğimizin görünmeyen omurgasıdır, edep."
Konuşmasının devamında, son bir asırda yaşanan sıkıntıların kaynağının birlikteliği sağlamakta karşılaşılan zorluklar olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türk milleti 15 Temmuz'da sadece hürriyetine, sadece inancına, sadece bayrağına, ezanına, sadece demokrasisine değil, aynı zamanda hedeflerine de sahip çıkmıştır. Ama bundan rahatsız olanlar da olmuştur. Selalardan, ezan seslerinden rahatsız olanlar olmuştur, geçmişte de bunlardan rahatsız olanlar vardı. Onların uzantıları hala var, yarın da olacak onu bilesiniz ama bütün mesele biz yolumuzda daim olalım ve kula kul olmayalım. Sadece Allah'a kul olalım" dedi.
Milletlerin tarihlerinde dönüm noktalarının bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, 1071, 1299, 1453 ve 1923 yılları gibi, 15 Temmuz 2016 tarihinin de bir dönüm noktası olduğunu ifade etti.
Cumhuriyetin 93 yıllık geçmişi boyunca arayışı içerisinde olunan bileği, yüreği aynı gaye için bir araya getirme sıkıntısının da bu tarihle birlikte geride bırakıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Milletimle iftihar ediyorum. Bu millet demir yığınlarına, F-16'lara, bombalı helikopterlere, tanklara, toplara, silahlara, 15 Temmuz gecesinde işte eşref-i mahlûk olan insan göğsünü gerdi." diye konuştu.
Erdoğan, İstiklal Marşı'nın "Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni dursun bu hayasızca akın / Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın / Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın." dizelerini hatırlattı.
Bazı kesimler tarafından eleştirilen gençlerin el bombasıyla askerine, polisine, köy korucusuna, vatandaşına saldırmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençliğin, "İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendin bilmezsen ya nice okumaktır" anlayışında bulunduğunu kaydetti.
Vatan Olması İçin de Toprağın Kanla Yoğrulması Gerekiyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın FETÖ ile PKK'sından, DEAŞ'ına kadar tüm terör örgütlerine meydan okuyarak, "Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet" mesajı verdiğini belirterek, 80 milyonun tek millet olduğunu, ayrım bulunmadığını bildirdi.
Konuşmasında "Tek bayrak" vurgusu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bayrağın renginin şehidin, gazinin kanı, hilalin bağımsızlık, yıldızın ise şehidin ifadesi olduğunu anımsattı.
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır" dizelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, toprağın tarla, arazi, arsa olduğunu, vatan olması için kanla yoğrulması gerektiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim bu topraklarımız da şehit kanlarıyla yoğruldu, onun için bu topraklar vatan. Kimse bu vatan toprakları üzerinde operasyon yapamaz. Yaparsa işte Doğu'da, Güneydoğu'da olanları görüyorsunuz. Durmak yok. Şehidimiz var. Ama biz biliyoruz ki bu millet 'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.' diyerek yürüyor dağlara. Zaten şüheda olmazsa o zaman vatan olmaz. Çanakkale böyle oldu, Kurtuluş Savaşı destanını böyle yazdık. Onlar olmazsa bunlar olmazdı. Bugünlere öyle geldik. Bundan sonra da öyle yürüyeceğiz. Ama buna inanarak yürüyeceğiz.
Kimse, yok paralel devletmiş, yok bilmem şöyle devletmiş, böyle devletmiş... Boşuna heveslenmesinler Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden başka bizim devletimiz yok. Bu devletimiz için de her şeyi vereceğiz ve şunu bileceğiz, bu duruş artık tehditleri kendi sınırlarımız içinde değil, doğrudan kaynaklarında karşılayıp bertaraf etme iradesini içeriyor. Onun için Suriye'deyiz, Irak'tayız. Oraya yerleşmek için değil, oralardan gelen tehditleri yerinde durdurmak için. Eğer tehdit Suriye'den geliyorsa, oradayız, Irak'tan geliyorsa oradayız."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin, sınır bölgelerindeki yerleşim merkezlerinin terör gruplarının havan toplarına hedef olmasına seyirci kalamayacağına işaret ederek, "Teröristlerin barındığı neresi varsa oradayız, orada olacağız. Çünkü milletimiz, 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için öncelikle bu meseleleri çözmesi gerektiğini biliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık kimsenin Türkiye'yi terör örgütleriyle, bölünme, parçalanma paranoyalarıyla oyalama imkanı kalmamıştır. Çünkü biz 15 Temmuz gecesi darbe girişiminin mahiyeti ortaya çıktığında milletimizle birlikte şu kararı verdik, yaşayacaksak adam gibi yaşayacağız, öleceksek de adam gibi öleceğiz." ifadesini kullandı.
"Biz gerekirse baş veren ama baş eğmeyen bir milletiz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz'un tarihi bir dönüm noktası olduğu için tüm dünyaya ilan edilen bir sembol olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Düne kadar 2023 hedefleri, 2053, 2071 vizyonu gibi söylemler büyük ölçüde temenniden ibaretti. Böyle görülebilir ama artık bu tarihler bizim için kutlu yürüyüşümüzün adı konulmuş istasyonlarının hedefleridir. Rabbimin buyurduğu gibi bizim şer gördüklerimizde hayır, hayır gördüklerimizde şer olabilir" diyerek 15 Temmuz gecesinin ne kadar şer bir gece olarak başladıysa, 16 Temmuz sabahının da o kadar hayırlı bir gün olarak ülkenin üzerine doğduğunu vurguladı. Erdoğan, o gece sokakları dolduran milyonlarca insanın cesareti, şehitlerin dökülen kanları ve gazilerin yaptığı fedakarlıkların asla boşa gitmeyeceğini ifade ederek, "Bu yönüyle bizim insan hazinemiz işte böyle büyüktür, işte böyle gurur vericidir."
"Biz gerekirse baş veren ama baş eğmeyen bir milletiz" diyen Erdoğan, 15 Temmuz'un tarihi bir dönüm noktası olduğu için tüm dünyaya ilan edilen bir sembol olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Düne kadar 2023 hedefleri, 2053, 2071 vizyonu gibi söylemler büyük ölçüde temenniden ibaretti. Böyle görülebilir ama artık bu tarihler bizim için kutlu yürüyüşümüzün adı konulmuş istasyonlarının hedefleridir. Rabbimin buyurduğu gibi bizim şer gördüklerimizde hayır, hayır gördüklerimizde şer olabilir" diyerek 15 Temmuz gecesinin ne kadar şer bir gece olarak başladıysa, 16 Temmuz sabahının da o kadar hayırlı bir gün olarak ülkenin üzerine doğduğunu vurguladı. Erdoğan, o gece sokakları dolduran milyonlarca insanın cesareti, şehitlerin dökülen kanları ve gazilerin yaptığı fedakarlıkların asla boşa gitmeyeceğini ifade ederek, "Bu yönüyle bizim insan hazinemiz işte böyle büyüktür, işte böyle gurur vericidir."
Almanya'nın Yaklaşımı ve Uygulamalarını Kaygıyla ve Dehşetle İzliyoruz
Ülkeye ve millete haksızlık yapıldığında, saldırıldığında susmayı kendine yakıştıramadığını dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin, yakın zamanda verdiği bir notayla uzun süredir Almanya'da bulundukları bilinen ve haklarında arama kararı verilen FETÖ üyesi savcıların yakalanarak iadesini talep ettiğini hatırlattı.
Erdoğan, şunları ifade etti: "Almanya Adalet Bakanı, Türkiye'nin bu talebi konusunda medyaya verdiği demeçte FETÖ üyesi savcıların kesinlikle iade edilmeyeceklerini söylemiştir. Bakana göre Türkiye ile Almanya arasındaki adli yardımlaşma sadece ağır suçları kapsıyormuş. Siyasi gerekçeler bunun dışında kalıyormuş. Üstelik bu kadarla da kalmamış Alman Bakan, terör örgütlerini destekleyen gazetelere yönelik operasyonları kastederek 'gelişmeleri kaygıyla izliyoruz' demiş. Şimdi biz de Almanya'nın bu yaklaşımını ve onun ürünü olan uygulamaları kaygıyla ve hatta dehşetle izliyoruz. Ey Almanya; Sayın Merkel'e ben 4 bin dosya verdim. Daha sonra İstanbul'daki son görüşmemizde 'Sayın Şansölye, ben size 4 bin dosya vermiştim bu terör örgütleriyle alakalı, teröristlerle alakalı, Milli İstihbarat Teşkilatımızın. Bunların akıbeti ne oldu?' dedim. Bana verdiği cevap enterasandı; 'O dosyaların sayısı 4 bin 500 oldu' dedi. 'Demokratik bir ülkenin, Avrupa Birliği'nin önde gelen bir ülkesinin terör örgütü olarak kabul ettiği bu örgütün mensuplarını korumasını ben hala anlamakta zorlanıyorum' dedim. Bu nasıl bir iştir. Şimdi kalkmışlar, hale bak; bize akıl veriyorlar, endişeleniyoruz. Almanya; biz sizin bu duruşunuzdan endişeleniyoruz."
Almanya'nın FETÖ'nün Arka Bahçesi Haline Dönüşmesinden Endişe Ediyoruz
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'nın şu anda teröre çanak tuttuğunu ve bu terör belasının bumerang gibi kendilerini de vuracağına işaret ederek, "Türkiye olarak bizim sizden bir şey beklentimiz yok. Ama siz teröre yataklık yapmaktan dolayı tarih boyunca anılacaksınız. PKK, DHKP-C, FETÖ gibi terör örgütlerinin mensuplarına yıllardır kol kanat geren Almanya'nın şimdi de ısrarla FETÖ'nün arka bahçesi haline dönüşmesinden dolayısıyla biz de endişe ediyoruz." dedi.
Terör örgütlerinin akrep gibi olduğunu ve eninde sonunda dönüp kendini sırtında taşıyanı ısırdığını belirten Erdoğan, şu görüşlere yer verdi: "PKK'yla, FETÖ'yle, DEAŞ'la, ırkçı örgütlerle mücadele etmek yerine, başka ülkelerin milli güvenlik hassasiyetlerini hiçe sayarak teröristlere kucak açan Almanya'nın akıbetini hiç de hayırlı görmüyorum. Şu anda teröristlerin barındığı önemli ülkelerden birisi haline gelmiştir Almanya. Bu kadar açık konuşuyorum. Halbuki bu ülkede Türklere yönelik çok sayıda ırkçı saldırı yapılıyor. Almanya'nın bu saldırıları önlemek yerine Türkiye'nin terörist olarak tanımladığı ve kendisinden istediği örgüt üyelerine sahip çıkmayı tercih etmesi kabul edilebilir bir durum değildir. Şayet Almanya FETÖ'nün terör örgütü olduğu konusunda şüphe ediyorsa buyursunlar ülkemize gelsinler, 15 Temmuz'da bombalanan Meclis'imizi ziyaret etsinler, bombalanan Özel Harekatı gezsinler görsünler, Külliyemizin etrafında neler meydana geldi bunu görsünler. Gecenin şahitleri ile konuşsunlar. Şehitlerimizin yakınlarıyla, gazilerimizle bir araya gelsinler. Hala hastanelerimizde yatan bizim gazilerimiz var. Onlarla konuşsunlar. Öyle kalkıp da esip gürlemek, kusura bakmayın, onları bu ülke yutmuyor, yutmuyoruz ve yutmayacağız. Gereği neyse onu yapacağız."
FETÖ'yü Terör Örgütü Olarak Kabul Etmezlerse Anlarız ki Niyetleri Başkadır
Türkiye'nin iç hukukunun kimseyi ilgilendirmediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anayasamız neyi emrediyorsa, yasalarımız neyi emrediyorsa, biz onu yapıyoruz, onu yapacağız, yapmaya da devam edeceğiz. Bunu da böyle bilsinler." diye konuştu.
Ellerini başlarının arasına alıp, Alman Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın, Alman Parlamentosu'nun, emniyet teşkilatı binalarının bombalandığını, Berlin'in, Hamburg'un, Bavyera'nın sokaklarının tanklarla, helikopterlerle ateş altına alındığını hayal etmelerini isteyen Erdoğan, "Acaba onların parlamentosu bombalansaydı ne yaparlardı, bunu bir düşünsünler. Eğer buna rağmen FETÖ'yü terör örgütü olarak kabul etmezlerse anlarız ki niyetleri başkadır. Bizim gözleri olup da görmeyenlere, kulakları olup da duymayanlara, dilleri olup da konuşmayanlara söyleyecek sözümüz yok." ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının sonunda, "Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasına emeğiyle, alın teriyle, birikimiyle, gayretiyle, duasıyla katkı veren ve verecek olan herkesten Allah razı olsun" diyerek, Yaşayan İnsan Hazineleri ''Geleceğe Aktarılan Mirasın Temsilcileri'' Ödülleri'ni kazananları tebrik etti.
Erdoğan, ülkede tüm yaşayan insan hazinelerinin en kısa sürede tespit ve taltif edilmesi temennisinde de bulundu.
Ülkeye ve millete haksızlık yapıldığında, saldırıldığında susmayı kendine yakıştıramadığını dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin, yakın zamanda verdiği bir notayla uzun süredir Almanya'da bulundukları bilinen ve haklarında arama kararı verilen FETÖ üyesi savcıların yakalanarak iadesini talep ettiğini hatırlattı.
Erdoğan, şunları ifade etti: "Almanya Adalet Bakanı, Türkiye'nin bu talebi konusunda medyaya verdiği demeçte FETÖ üyesi savcıların kesinlikle iade edilmeyeceklerini söylemiştir. Bakana göre Türkiye ile Almanya arasındaki adli yardımlaşma sadece ağır suçları kapsıyormuş. Siyasi gerekçeler bunun dışında kalıyormuş. Üstelik bu kadarla da kalmamış Alman Bakan, terör örgütlerini destekleyen gazetelere yönelik operasyonları kastederek 'gelişmeleri kaygıyla izliyoruz' demiş. Şimdi biz de Almanya'nın bu yaklaşımını ve onun ürünü olan uygulamaları kaygıyla ve hatta dehşetle izliyoruz. Ey Almanya; Sayın Merkel'e ben 4 bin dosya verdim. Daha sonra İstanbul'daki son görüşmemizde 'Sayın Şansölye, ben size 4 bin dosya vermiştim bu terör örgütleriyle alakalı, teröristlerle alakalı, Milli İstihbarat Teşkilatımızın. Bunların akıbeti ne oldu?' dedim. Bana verdiği cevap enterasandı; 'O dosyaların sayısı 4 bin 500 oldu' dedi. 'Demokratik bir ülkenin, Avrupa Birliği'nin önde gelen bir ülkesinin terör örgütü olarak kabul ettiği bu örgütün mensuplarını korumasını ben hala anlamakta zorlanıyorum' dedim. Bu nasıl bir iştir. Şimdi kalkmışlar, hale bak; bize akıl veriyorlar, endişeleniyoruz. Almanya; biz sizin bu duruşunuzdan endişeleniyoruz."
Bizi Biz Yapan Özelliklerimizi Kaybetmemeliyiz
Başbakan Binali Yıldırım, yaşayan insan hazinelerini, her yıl milletle buluşturarak, geleneği, geçmişe taşıyacak önemli bir projeye imza atan Kültür ve Turizm Bakanlığına teşekkür ederek başladığı konuşmasında, "Millet şuuru, kültür değerlerimiz, inançlarımız, bizi biz yapan özelliklerimizi kaybettiğimiz zaman gelecekle ilgili çok büyük tehlikeyle karşı karşıya kalmamız mukadder olur, kaçınılmaz olur" şeklinde konuştu.
"Hem maddi kalkınma hem manevi kalkınma konusunda geleneklerimizi koruyarak, geleceğimizi oluşturmaya çalışıyoruz" diyen Başbakan Yıldırım, "Gençlerimiz bizim geleceğimiz. Onların geçmişimizi en doğru, en iyi şekilde öğrenerek, bu uğurda hayatlarını hasretmiş ve çok büyük emeklerle ortaya koymuş oldukları eserleri bilerek geleceğe hazırlanmaları, ülkemizin, milletimizin değerlerinden kopmadan medeniyet yürüyüşünü sürdürmemiz elbette ki millet olarak, millet şuuruyla hem istiklalimizin hem de 2023, 2035, 2053 hedeflerimizin gerçekleşmesi için vazgeçilmez en önemli varlığımızdır" ifadelerine yer verdi.
Mevlana'nın, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da sıkça kullanılan "Adam odur ki bıraka bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser" sözünü anımsatan Yıldırım, AK Parti iktidarı olarak son 14 senede bu prensiple hareket ettiklerini bildirdi.
Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Hem maddi kalkınma hem manevi kalkınma konusunda geleneklerimizi koruyarak, geleceğimizi oluşturmaya çalışıyoruz. Gençlerimiz bizim geleceğimiz. Onların geçmişimizi en doğru, en iyi şekilde öğrenerek, bu uğurda hayatlarını hasretmiş ve çok büyük emeklerle ortaya koymuş oldukları eserleri bilerek, geleceğe hazırlanmaları, ülkemizin, milletimizin değerlerinden kopmadan medeniyet yürüyüşünü sürdürmemiz elbette ki millet olarak, millet şuuruyla hem istiklalimizin hem de 2023, 2035, 2053 hedeflerimizin gerçekleşmesi için vazgeçilmez en önemli varlığımızdır, kaynağımızdır.
Biz millet olarak kökümüz mazide olan atileriz. Köklerimizi, geçmişimizi daima yaşatacağız, yaşatacağız ki geleceğimizi en güzel şekilde inşa edelim. Millet şuuru, kültür değerlerimizi, inançlarımızı, bizi biz yapan özelliklerimizi kaybettiğimiz zaman gelecekle ilgili çok büyük tehlikeyle karşı karşıya kalmamız mukadder olur, kaçınılmaz olur."
Bu özelliğin hala "dipdiri" olduğunun 15 Temmuz gecesi görüldüğünü vurgulayan Yıldırım, Türk milletinin silaha, topa, tanka karşı göğsünü siper ederek alçakça bir darbe girişiminde bulunan terör güruhuna gerekli dersi verdiğini, Türkiye'nin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlamayı başardığını" ifade etti.
Başbakan Yıldırım, Türkiye'nin bağımsızlığı ve bütünlüğü, halkın refahı ve güvenliği için canını veren bütün şehitlere rahmet, gazilere de sağlıklı ve uzun bir ömür diledi.
Başbakan Yıldırım, bu önemli etkinliği başlatarak, yaşayan insan hazineleri fikrini bir geleneğe dönüştüren ve bunu tanıtma yönünde gayret eden Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ve ekibine bir kez daha teşekkür etti.
Kültürel Miras Taşıyıcılarını Önemsiyor ve Destekliyoruz
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ise ödül töreninde gerçekleştirdiği konuşmada, Türkiye'nin 2006'da UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi'ne taraf olmasının ardından, Bakanlığınca ülkedeki somut olmayan kültürel miras unsurlarına ilişkin araştırma, saptama, koruma, yaşatma, arşivleme ve teşvik çalışmalarının yoğun biçimde sürdürüldüğünü belirterek, "Somut olmayan kültürel mirasın sürdürülebilir bir şekilde korunmasındaki en önemli husus, kültürel miras taşıyıcılarının bilgi ve tecrübelerini genç kuşaklara aktarmalarının güvence altına alınmasıdır. Bu doğrultuda, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayeleri, riyasetinde somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarının bilgi ve becerilerini geliştirmeleri ve taşıyıcısı oldukları mirası gelecek kuşaklara aktarmaları konusunda teşvik edilmesine yönelik çalışmaları son derece önemli buluyor ve destekliyoruz." dedi.
Sözleşmenin yükümlülüklerinden biri olan envanter çalışmaları çerçevesinde, 2008'den beri Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Envanteri çalışmalarının yapıldığını ifade eden Avcı, bu kapsamda, 2008'den 2014'e kadar Bakanlıkça 110 değerin Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Ulusal Envanteri'ne kaydedildiğini, 20 miras taşıyıcının da Yaşayan İnsan Hazinesi olarak ilan edildiğini bildirdi.
Yaşayan insan hazinelerine teşekkür eden Avcı, Şeref Taşlıova, Tacettin Diker, Sıtkı Olçar, Bekir Tekeli ve Neşet Ertaş gibi hayatını kaybeden miras taşıyıcılarını da rahmetle andı.
Çalışmaları Son Derece Önemli Buluyoruz
"Bakanlık olarak bizim benimsediğimiz koruma çalışmalarının temel amacı, somut olmayan kültürel mirasın yaşayabilirliğini güvence altına almaktadır. Ayrıca söz konusu koruma anlayışımız, kimlik saptama, belgeleme, araştırma, muhafaza, geliştirme, güçlendirme, kuşaktan kuşağa aktarma ve kültürel mirasımızın değişik yanlarının canlandırılmasını da ihtiva etmektedir.
Somut olmayan kültürel mirasın sürdürülebilir bir şekilde korunmasındaki en önemli husus, kültürel miras taşıyıcılarının bilgi ve tecrübelerini genç kuşaklara aktarmalarının güvence altına alınmasıdır. Bu doğrultuda, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayeleri, riyasetinde somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarının bilgi ve becerilerini geliştirmeleri ve taşıyıcısı oldukları mirası gelecek kuşaklara aktarmaları konusunda teşvik edilmesine yönelik çalışmaları son derece önemli buluyor ve destekliyoruz."
Çok Güzel Bir Adım Atmış Oluyoruz
Bakan Nabi Avcı, törenin, somut olmayan kültürel mirasın belirli unsurlarının icra edilmesi ve yeniden inkişaf etmesi için gerekli bilgi ve becerileri yüksek olan kültürel miras taşıyıcılarını "Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan etmek ve kültürel mirasa katkılarından dolayı şükranları sunmak için gerçekleştirildiğini belirtti.
Bakanlık olarak benimsedikleri koruma hedefine biraz daha yaklaşmış olduklarını ifade eden Avcı, şunları kaydetti:
"Omuzlarımız üzerinde ortak bir sorumluluk olarak hissettiğimiz kültürel miras unsurlarımızın gelecek kuşaklara aktarılması hususunda çok güzel bir adım atmış oluyoruz. Ömürlerini kadim kültürümüzün yaşamasına adamış olan bu çok değerli ustalarımıza, sanatçılarımıza, yaşayan insan hazinelerimize, göstermiş oldukları eşsiz çabalarından dolayı huzurlarınızda teşekkürlerimizi sunuyor, tutkuları, azimleri ve çabaları genç kuşaklara paylaşmaları karşısında şükranlarımızı arz ediyoruz."
Ödül Töreni
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının ardından Başbakan Binali Yıldırım ve Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile "Yaşayan İnsan Hazinesi" ilan edilen kişilere ödül ve beratlarını takdim etti.
Takdim sırasında, atma türkü geleneğinde ödül almaya hak kazanan Osman Efendioğlu ve çırağı Ahmet Çakar kemençe eşliğinde, "Külliyede açıldı 15 Temmuz davası / Belasını bulacak FETO'su, PKK'sı / Çok yakında kopacak FETO'ların kafası / Ha bu mübarek vatan ecdadımın mirası / Reisim üstünüzde Allah'ımın duası / Mukaddes vatanımı kullanamaz başkası." ifadelerinin yer aldığı atma türkü örneği söyledi. Macahel Yaşlılar Korosu da yerel halk dansı eşliğinde türkü icra etti.
Yaşayan İnsan Hazineleri
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatının (UNESCO), kültürel mirasın korunması için 17 Ekim 2003'te kabul ettiği Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ne 27 Mart 2006'da taraf olan Türkiye, 2008'den beri Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanter çalışması yürütüyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğünce yürütülen çalışmalar kapsamında ilan edilen "Yaşayan İnsan Hazineleri", somut olmayan kültürel mirasın belirli unsurlarının icra edilmesi ve yeniden yaratılması için gerekli bilgi ve becerileri yüksek derecede haiz kişileri ifade ediyor.
Yaşayan İnsan Hazineleri ilan edilmek için kişilerin ustalığını en az 10 yıldır icra ediyor olması, sanatını usta-çırak ilişkisiyle öğrenmesi, bilgi ve becerisi uygulamadaki üstünlüğü, konusunda ender bulunan bilgi ve beceriye sahip olması, kişi veya grubun yaptığı işe kendini adanmışlığı, kişi ya da grubun bilgi ve becerilerini geliştirme yeteneği, kişi veya grubun bilgi ve becerilerini çırağa aktarma becerisi gibi özellikler gerekiyor. Bu kapsamda, 2009'da 7, 2010'da 9 ve 2012'da 4 kişi "Yaşayan İnsan Hazinesi' ilan edildi.
Yaşayan İnsan Hazinesi olarak 2015'te ise 9 kişi ve 1 grup belirlendi. Bu çerçevede, mersiye geleneğinde Celal Yılmaz, aşıklık-zakirlikte Mehmet Acet, minyatür sanatında Cahide Keskiner, klasik kitap sanatlarında İslam Seçen, sedef kakma sanatında Salih Balakbabalar, kalem işinde Muammer Semih İrteş, keçecilikte Ahmet Yaşar Kocataş, aşıklıkta İsmail Nar, atma türkü geleneğinde Osman Efendioğlu ile çoksesli şarkı söyleme geleneği alanında Macahel Yaşlılar Korosu ilan edildi. / EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.