25 Kasım 2024
  • İzmir6°C

VERDİĞİMİZ ÖDÜLLER AHDE VEFANIN TESCİLİDİR

2016 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin, gerçek manada bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir.

Verdiğimiz Ödüller Ahde Vefanın Tescilidir

29 Aralık 2016 Perşembe 12:03

2016 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin, gerçek manada bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Sadece yeni değerler yetiştirmek noktasında değil, sahip olduğumuz kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını, onlardan etkilenmelerini temin konusunda da kat etmemiz gereken çok mesafe var” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2016 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’ne katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleşen törene, ödül alan sanatçıların yanı sıra, bakanlar, kültür-sanat dünyasının önemli temsilcileri, davetliler ve basın mensupları katıldı.

Sinema alanında Şener Şen, edebiyat alanında Mustafa Kutlu, müzik alanında Prof. Dr. Erol Parlak, sosyal bilimler ve tarih alanında Prof. Dr. Kemal Karpat, geleneksel sanatlar alanında Feridun Özgören’in ödül aldığı törende, vefa ödülü ise Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in oldu.

Törende bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ödül alan kültür, sanat ve ilim adamlarını ve onların temsilcilerini tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, kültür, sanat ve ilim hayatına katkı sağlayan herkesin, bu ülkeye çok büyük hizmet vermekte olduğunu belirterek, “Biz bu ödüllerle, her biri takdiri, taltifi, teşekkürü ziyadesiyle hak eden kültür, sanat, ilim insanlarımıza, devletimizin ve milletimizin şükranlarını ifade etmeyi amaçlıyoruz. Hiç şüphesiz, onların gerçek yeri milletimizin kalbidir, gönlüdür, hafızasıdır. Verdiğimiz ödül, sadece işte bu ahde vefanın tescilidir” diye konuştu.

Kültür, sanat ve ilim adamlarının ülkeye yaptıkları katkıların, güvenlikten ekonomiye, sağlıktan spora kadar diğer alanlarda yapılan hizmetlerden daha az, daha aşağı görülemeyeceğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Esasen, kültür-sanat alanında gelişemeyen bir ülkenin, gerçek manada bağımsız olabilmesi, en azından bağımsızlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ülke olarak, maalesef, bu gerçeği yeteri kadar idrak edemediğimizi kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sadece yeni değerler yetiştirmek noktasında değil, sahip olduğumuz kıymetleri küresel düzeyde anlatma ve büyük kitlelerin onları tanımalarını, onlardan etkilenmelerini temin konusunda da kat etmemiz gereken çok mesafe var. Cumhurbaşkanlığı olarak, ‘marifet iltifata tabidir’ sözünden hareketle,  hiçbir saplantıya kapılmadan, tamamen kültür, sanat ve ilim insanlarımızı takdir ve teşvik amaçlı olarak bu ödülleri veriyoruz. Geçmişte dağınık bir şekilde, farklı kamu kurumları tarafından yapılan bu değerlendirmeleri, artık Cumhurbaşkanlığı bünyesinde toplayarak, devletin en üst ve itibarlı ödülü haline getirdik. Bu ödüllerin, değerlerimizi, öncelikle kendi insanlarımıza, onlarla birlikte tüm dünyaya tanıtma konusunda arzu ettiğimiz neticelere vesile olmasını diliyorum.”

“MİLLET OLARAK, MUHTEŞEM BİR KÜLTÜR MİRASI ÜZERİNDE OTURUYORUZ”

İnsanlığın en kadim yerleşim yerlerinden olan yaşadığımız coğrafyada, millet olarak bin yıllık bir geçmişimizin olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, Orta Asya’dan Avrupa’ya uzanan engin bir kültür havzamızın bulunduğunu ve millet olarak, muhteşem bir tarih, kültür ve medeniyet mirası üzerinde oturduğumuzu kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kesintisiz bir beka mücadelesiyle ve farklı arayışlarla geçen son 200 yılımızın bizi getirdiği yer, kökü mazide olan ati anlayışıdır” dedi.

Sağlam bir ekonomik, askeri ve siyasi gücün olmadığı bir yerde kültürün, sanatın ve ilmin geliştirilip yaygınlaşmayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk Sanat Müziğinizi kaybederken, türkülerinizi muhafaza edemezsiniz. Divan şiirinizi unuturken, hece şiirinizi canlı tutamazsınız. Hat ve tezhip sanatınızı tarihe gömerken ahşap, bakır, halı-kilim sanatlarınızı yaşatamazsınız” dedi ve sanat dallarının her birinin, diğerini de besleyip ayakta tuttuğunu,  çöküş başlayınca hiçbirinin bunun dışında kalamayacağını vurguladı.

“KÜLTÜR-SANATTA SADECE KOPYA ÇEKTİK, TAKLİT ETTİK”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ve Türk milletinin böyle bir felaketi kısmen yaşandığını ve yaşamaya devam ettiğini dile getirdi ve şu değerlendirmelerde bulundu: “Son iki asırdır arka arkaya maruz kaldığımız travmalar bizi beka sorunumuza öylesine odakladı ki, diğer hususlara yeteri kadar zaman ayıramadık, enerji sarf edemedik. Sonuçta, yeni devletimizi dışardan kurarken, pek çok alan gibi, kültür-sanat konusunda da, bana göre yanlış bir stratejiyi tercih ettik. İletişim imkânlarının böylesine geliştiği ve yaygınlaştığı bir dönemde, elbette kendimizi cam bir fanusun içine hapsedemeyiz, tarihin bir noktasında dondurup bırakamayız. Karşılıklı etkileşim mutlaka olacaktır. Ama biz bu etkileşimi tek taraflı yaptık. Diğer alanlarla birlikte kültür-sanatta da üzülerek söylüyorum, sadece kopya çektik, taklit ettik; üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık. Kendimize ait olanları geliştirmek ve biraz önce ifade ettiğim etkileşimi sağlamak şöyle dursun, mevcuda dahi sahip çıkamadık. Bu sürecin sonunda ise, ne özü, ne şekli itibariyle dünyaya söyleyecek sözü olmayan bir ülke ve toplum hâline dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldık.”

Bu süreçte güzel, takdire şayan ürünlerin ve faaliyetlerin gerçekleştirildiğini; ancak bunların sınırlı bir alanda kalarak dünyaya, topluma ulaşmakta bile zorlandığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Siz kendi mimarinize sahip çıkmazsanız, bu yönde bir vizyon ve model ortaya koymazsanız, kendinizi gecekondulara, çirkin betonarme binalara, son zamanlarda olduğu gibi modern görünümlü çelik ve cam yığınlarına mahkum olmuş bulursunuz. Bunları konuştuğumuz, görüştüğümüz kişilerin bize karşı tezleri bizi öyle yoruyor, öyle yoruyor ki artık illallah der noktasına geliyorsunuz. Tek şey para, para, para… Siz kendi edebiyatınızı, kendi sinemanızı, kendi müziğinizi, kendi plastik sanatlarınızı üretecek zemini inşa edemezseniz, bireysel gayretlerle sınırlı, kurumsallaşamamış, dar bir alana sıkışıp kalmış bir kültür-sanat ikliminin ötesine geçemezsiniz” şeklinde konuştu.

“KÜLTÜR-SANATLA TAHKİM EDİLMEMİŞ KALKINMANIN, BİZİ GÖTÜRECEĞİ YER ZEVKSİZLİKTİR”

Türkiye’nin geçen 14 yılının, altyapıdan ekonomiye, dış politikadan sağlığa pek çok alanda tarihî başarı hikâyeleriyle dolu olduğunu; fakat eğitim, kültür ve sanat alanında istedikleri seviyeye ulaşamadıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önümüzdeki dönem, bu iki alanı, önceliklerimizin en başına çıkarmak mecburiyetinde olduğumuza inanıyorum. Eğitimle kalıcı hale getirilmemiş, kültür-sanatla tahkim edilmemiş bir kalkınmanın bizi götüreceği yer zevksizliktir, sevgisizliktir, karanlıktır. Nitekim bunun sancılarını her alanda yaşıyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında ödül alan kültür ve sanat adamları ile ilgili değerlendirmelerde bulundu ve sözlerinin devamında kendi kültür, sanat, ilim eserlerimizle tüm dünyada konuşulacağımız, tüm dünyayı etkileyeceğimiz günlerin yakın olduğuna inandığını; kalıcı olana, kültür ve sanatın irfan ve hikmetle yoğrularak ulaşılabileceğini ifade etti.

“KENDİ TARİHİ VE MİLLETİYLE BARIŞIK MÜNEVVERLERE İHTİYACIMIZ VAR”

Bunun için milletine tepeden bakan, onu hor gören saplantılı aydınlara değil, gerçekten hür düşünceli ama aynı zamanda kendi tarihi ve milletiyle barışık münevverlere ihtiyacın olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şu cümlelerle tamamladı: “Yaşadığımız diğer krizler gibi, kültür, sanat, ilim üretimi krizinden de ancak bu şekilde kurtulabiliriz. Cumhurbaşkanı olarak, bu doğrultuda yapılan tüm çalışmalara destek oluyorum, olmayı sürdüreceğim. Bu duygularla bir kez daha ödül alan kültür, sanat, ilim adamlarımızı ve onların temsilcilerini kutluyorum. Birikimleri, emekleri ve üretkenlikleriyle ülkemize, milletimize değer katan hocalarımıza, sanatçılarımıza, kültür insanlarımıza şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum.”

2016 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinin sahipleri; Şener Şen, Mustafa Kutlu adına oğlu Murat Kutlu, Prof. Dr. Erol Parlak, Prof. Dr. Kemal Karpat adına Prof. Dr. Hakan Kırımlı, Feridun Özgören adına Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver adına öğrencilerinden Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar, ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden aldı.

Tören ödül alan sanatçıların ve temsilcilerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile fotoğraf çekimi ve davetliler için verilen resepsiyonla sona erdi. / EGE BASIN GRUBU

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.