SİNEMADA TOPLUMCU BİR DURUŞ SERGİLİYORUM
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi genç yönetmenlerden Engin Türkyılmaz; “Sinemada toplumcu bir duruş sergiliyorum” diye konuştu.
16 Ocak 2017 Pazartesi 13:29
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü öğrencisi genç yönetmenlerden Engin Türkyılmaz; “Sinemada toplumcu bir duruş sergiliyorum” diye konuştu.
2016 yılının en iyi belgesel filmlerinde baş sırayı çeken Gözyaşı Yolu filminin genç yönetmeni Engin Türkyılmaz, “Gözyaşı Yolu'nun hala açık kalmış ve büyümekte olan bir yaranın etrafında dönmesi bana ve topluma filmi unutturmuyor galiba. Gösterimlerle beraber yirmiye yakın festival gezdik, birçok festivalden ödülle döndük. Film halkın derdini halkın kendisinin anlatmasıyla toplumsal bir rol üstlendi ve bu bağlamda kendini filmde bulan, bulmak isteyen halk tarafından çok güzel tepkiler aldı. Evet biliyorum, bir taraftan bakınca Gözyaşı Yolu filmi sinemanın içerisinde benim adıma tatlı bir başarı olarak görülüyor haklısınız, fakat bir aktivizm filmi olan Gözyaşı Yolu'nu doğa, çevre kazanılmadan kazanmış sayamıyorum. Arabistan'da "Satılık Şehir Trabzon" ilanları billboardları süslüyor. Ben böyle bir durumda kendimi de o halkla beraber kaybetmiş sayarım. Kaybetmedik ama kaybetmek üzereyiz” dedi.
“ÖNEMLİ OLAN SANATIN BİRLEŞTİRİCİ TARAFI”
Sinemada toplumcu bir duruş sergilediğini, genç yaşına rağmen üzerine büyük bir yük aldığını ifade eden Türkyılmaz, “Nazım Hikmet ilk şiirini 11 yaşında yazıyor. İsmi Feryad-ı Vatan, Necip Fazıl 24 yaşında ikinci kitabı Kaldırımları yayınlıyor. Toplumcu bir duruşu sergiliyor olmam sadece sinemada gerçek olan bir şey değil zaten kendi hayatımın içerisinde toplumcu bir tavır sergilemeden sinemada da bunu gerçekleştiremem. Bunu gerçekleştirebilmek için böyle yaşamıyorum. Böyle yaşadığım için bunu gerçekleştirebiliyorum. Necip Fazıl Kısakürek ve Nazım Hikmet örneklerinden verdiğim üzere bu konu için geç kalmış bile sayılabilirim. Aslında örnek olarak bu iki büyük üstadı seçmemin de nedenleri var; zıt kutuplara yerleşmiş iki müthiş edebiyatçı! Bu toplumun, bizim, halkımızın edebiyatçıları. Edebiyatın, sinemanın, resmin, topyekün sanatın birleştirici tarafını bayılıyorum. Bugün Trabzon'u resmetmiş Bedri Rahmi Eyüboğlu eseri Trakya'da veyahut Adana'da bir insanın içine işliyorsa işte bu toplumcu bir duruşun ürünüdür” diye konuştu.
“ÖNCE ÇOCUKLAR VE KADINLAR”
Yola böyle bir duruş ile başlayıp şartların zorluğu ile yön değiştirenler/değiştirmek zorunda kalanların olduğunu ifade eden Türkyılmaz, “Toplumun yararına yapılan hiçbir şeyin öleceğine inanmıyorum. Bugün beni kapitalizmin dayattığı bir projeye karşı da görebilirsiniz, çocuk tecavüzlerine karşı bir projede de veyahut Türk Silahlı Kuvvetleri ile bir film çekerken de görebilirsiniz, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağlı bir asker olarak da. Mesela yeni filmim; Önce Çocuklar ve Kadınlar, o da toplumsal gerçekçilikten besleniyor” dedi.
Çocuklar ve Kadınlar filminden bahseden Türkyılmaz, “Beşeriyet tarihinde savaşların en kırılgan noktası hep çocuklar ve kadınlar oldu. Dilimize pelesenk olmuş bir söz bu; zor ve hengameli bir anda "önce çocuklar ve kadınlar" nidasıyla bir öncelik tanınır, olması gerekendir. Yalnız savaş ortamında bunun hep tam tersi olmuştur. Ben de bu konu etrafında yoğunlaştım. Mülteci kadınlar üzerinde IŞID çetesinin tecavüzleri ile sert ve çok kirli bir köşeye girdik. Kendine Müslümanlıkla alakası olmayan ancak Müslüman diyen bir terör grubu İslamiyet’in yıkmaya çalıştığı düzeni o bölgeye geri getirdi. Kadınlar satılıyor, köle pazarları kuruluyor, tecavüzler, ölümler, işkenceler bir vahşet çerçevesinde sürüyor. İşte bu konu etrafında deneysel kurmaca bir kısa film çıkardım. Yakın zamanda Ali Şeriati'nin ‘Bir zulmü engelleyemiyorsanız, en azından onu herkese duyurun’ seslenişiyle festivalleri dolaşamaya başlayacak” diye konuştu. // EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.