HERKES DEMOKRATİK HAKKINI KÜRSÜDE KULLANMALI
İstanbul’da Cuma namazı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mecliste devam eden anayasa değişikliği görüşmeleri hakkında, “Öyle zannediyorum ki bu hafta içerisinde bu biter.
14 Ocak 2017 Cumartesi 08:38
İstanbul’da Cuma namazı sonrası gazetecilerin sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mecliste devam eden anayasa değişikliği görüşmeleri hakkında, “Öyle zannediyorum ki bu hafta içerisinde bu biter. Bittikten sonra da işin zaten asıl sahibine gidilecek. Asıl sahibi millet, millete gidilecek. Millet bunun asıl kararını verecek. Öyleyse bu telaş niye?” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da Hz. Ali Camii’nde kıldığı Cuma namazının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayarak, gündemdeki gelişmelere ilişkin açıklamalarda bulundu.
“HERKES DEMOKRATİK HAKKINI KÜRSÜDE KULLANMALI”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda devam eden anayasa değişiklik teklifinin 8 maddesinin, müzakereleri demokratik olmayan yaklaşımlarla olsa da geçtiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gönlümüz, dün Ankara’da da yaptığım konuşmada söylediğim gibi, kürsü adabına uygun bir şekilde herkesin demokratik hakkını en güzel şekilde kürsüde kullanması. Orada düşüncelerini, partilerinin düşüncesini, kendi ifadelerini orada ortaya koymalarıydı. Ne yazık ki bu başından itibaren böyle gelişmedi. Öyle veya böyle şu anda 8 madde geçmiş bulunuyor” dedi.
Bundan sonraki süreçte anayasa değişikliği çalışmaların çok daha sakin bir havada ve demokrasinin adabına uygun bir şekilde devam etmesi temennisinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Bir milletvekili arkadaşımızın burnunun kırılmış olması, bir diğerinin affedersiniz ayağının dişlenmesi gibi böyle çok çok çirkin durumların olması hiçbir milletvekiline yakışır bir şey değil. Bunları arzu etmezdik; ama ne yazık ki bunlar oldu. Fakat ben öyle veya böyle bu işin biteceğine inanıyorum. Öyle zannediyorum ki bu hafta içerisinde bu biter. Bittikten sonra da işin zaten asıl sahibine gidilecek. Asıl sahibi millet, millete gidilecek. Millet bunun asıl kararını verecek. Öyleyse bu telaş niye? Öyleyse burada böyle kürsüyü kırmak, dökmek, ne bileyim bütün oradaki kâtiplerin çevresindeki çiçeklikleri falan devirmek… Eninde sonunda buradaki arkadaşlar milletin vekilleridir, asıl değil. Asıl bekliyor. Neyi bekliyor? Bu 330 aşılırsa, ‘330’dan sonra bana gelsin bu, nihai kararı ben vereceğim, bu işin gerçek sahibi benim’ diyor. Kaldı ki bundan önceki seçimlerde de hatırlarsanız meydanlarda ne sözü verilmişti? Yeni bir anayasa denmişti. Şimdi yeni bir anayasa da dendiğine göre, öyleyse burada asıl telaşa kapılanlar zannediyorum farklı.”
“TEK ADAMCILIĞI UYGULAYAN, ANA MUHALEFET PARTİSİDİR”
Anayasa değişiklik teklifi ile ilgili ana muhalefet partisinden ve bazı çevrelerden yöneltilen ‘tek adamcılık’ eleştirilerine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’de eğer tek adamcılık konuşulacaksa, tek adamcılığın tek bugüne kadar uygulamasını yapan siyasi parti Ana Muhalefet Partisidir, Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Ta kuruluşundan beri tek adam üzerine gelmiştir zaten. Hatta hatta daha da ileri gitmişlerdir, yani onlardan il başkanlarının bu ülkede valilik yaptığını biliriz, belediye başkanlığı. Aynı anda hem il başkanlığı yapmışlardır, hem valilik yapmışlardır, belediye başkanlığı yapmışlardır. Bütün bunları bizim siyasi tarihimizin kayıtlarında görmek mümkün. Şimdi kimi nereden dolanıp da aldatmaya kalkacaksınız?” diye konuştu.
“NEREDEYSE 15-16 AY ORTALAMAYLA HÜKÛMETLER GÖRDÜK”
Başkanlık veya yarı başkanlık modellerinin gelişmiş ülkelerde yöneticiler eliyle başarılı bir biçimde uygulandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı: “Burada tabii eninde sonunda işin gelip dayanacağı yer neresidir? Başarılı yöneticilerdir, siyasilerdir. Eğer yönetici başarılıysa, siyasetçi başarılıysa, orada bundan netice almak mümkündür. Ama değilse, netice almak da mümkün değildir. Şimdi parlamenter demokrasi, parlamenter demokrasi; biz zaten parlamenter demokrasiyi uyguladık. Şu anda da zaten biz parlamenter demokrasiyi vurguluyoruz, yani sağa-sola bunu çekmeye gerek yok, bunu bir nevi yapıyoruz zaten. Burada da alınan neticeler ortada. İş geliyor eninde sonunda nereye dayanıyor? Siyasetçilere. İşte bu kadar koalisyonlar yaşadı bu ülke. Bu koalisyonlarla bir netice alabildik mi? Biz neredeyse 15 ay veya 16 ay ortalamayla bu ülkede hükûmetler gördük. 15-16 ay ortalamayla yaşanan bir süreçte istikrar olabilir mi? İstikrarın olmadığı bir ülkede netice alınabilir mi? İşte Türkiye Cumhuriyet tarihinde bunun neticesini alamamıştır. Ama şu son 14 senede, dikkat ederseniz partimizi kurduğumuz zaman benim bir sözüm vardı, dedim ki, ‘artık bundan sonra koalisyonlar dönemi inşallah olmayacak.’ Vaat edilen süre nedir? 5 yıldır. İlk önce 5 yılla başladık hatırlarsanız. Daha sonra 4 yıl talebi geldi Parlamentodan, biz buna da uyduk. Ondan sonra 4 yıla döndük. Biz hiçbir zaman da erken seçimin isabetli olacağını düşünmedik.”
“NİHAİ KARARI MİLLETİMİZ VERECEK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasa teklifinin TBMM’den geçmemesi durumunda erken seçimin gündeme gelmesi konusunun, belli bir istikrar üzere giderken gündeme gelen bir konu olmadığına dikkat çekti ve “Ama Parlamento çalışamaz hâle getirilirse, o zaman bunlar tabii düşünülmeyecek şeyler de değil, yani bunlar da düşünülebilir, gündeme gelebilir, o ayrı bir konu. Hedef, burada samimi bir şekilde, dürüst bir şekilde hiç çekinmeye gerek yok, bu şekilde kavga-gürültüye gerek yok. Gelin düşüncelerinizi gayet güzel bir şekilde Parlamentoda söyleyin. 330 nasıl geçecekse bunlar geçiyor zaten. Yani ilk turda görüldüğü kadarıyla 338-348 arasında gidiş-gelişler oldu. Şimdi de bu hafta içerisinde kalan maddeler bu şekilde mücadele edildikten sonra işin ikinci turu var. İkinci turda da parlamento aynı istikrarını ortaya koyarsa iş asıl sahibine gidecektir. Milletimiz de burada nihai kararını verecektir. Milletimizin vereceği karar neyse o karara da hepimiz evet diyeceğiz ve saygı duyacağız; olay bu” şeklinde konuştu.
KIBRIS MÜZAKERELERİ
“Kıbrıs müzakereleri kapsamında gelinen son noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz, bir çözüme kavuşacak mı? Görüşmelerde nasıl bir yol izlenecek?” şeklindeki soruya verdiği cevapta garantör ülkelerin temsil noktasında istikrarlı bir yerde olmadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ekledi: “Üç tane garantör ülke var; İngiltere, Türkiye, Yunanistan. Tabii bu tür temsillerde malum İngiltere zaten sadece Başbakanla, Kraliçe bu tür müzakerelere falan katılmıyor, sürekli orada Başbakan katılır. Fakat bizim bundan önceki İsviçre Bürgenstock’taki müzakerelerde de o zaman başbakanlığım dönemiydi, malum Yunanistan’ın Başbakanı müzakereye katılmış, fakat diplomatlar orada 4 gün-4 gece hakikaten yoğun bir çalışma yapmışlardı. Ve o yoğun çalışmadan sonra da bizler o zamanki Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın nezaretinde bir araya gelmiş ve benim Davos’ta verdiğim sözü biz orada Yunanistan tarafı kaçmasına rağmen biz Sayın Annan’a ‘Davos’ta size söz verdik, bak kaçan taraf biz olmayacağız, göreceksiniz kaçan taraf yine Rumlar olacak’ demiştik. İşte şimdi yine kaçıyorlar. Ve Sayın Annan o zaman çok dik durdu ve ‘Ben burada geri adım atamam, söz verdim dolayısıyla burada bunu imzalayacağız’ dedi. Orada kalktık imzalar atıldı. Ve tabii imzalar atıldı da, fakat burada farklı bir süreç daha başladı. Neydi? Referandum süreci. Referandum sürecinde de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yüzde 75’le Annan Planına evet dedi, ama Güney Kıbrıs Rum Yönetimi buna yüzde 65’le hayır dedi veya 65-75, böyle bir durum oldu. Ve ne oldu? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Avrupa Birliği’ne almadılar, Güney Kıbrıs’ı aldılar. Böyle bir samimiyet dışı uygulama var.”
Kuzey Kıbrısın yoğun bir çalışmanın içinde olduğunu ve bir samimiyet ortaya koyduğunu; ancak Güney Kıbrıs ve garantör ülke olarak Yunanistan’ın hâlâ farklı beklentiler içine girdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Mesela garantiler, güvenlik, biz bunları kendilerine açık ve net söyledik. Dedik; bir defa garantiler noktasında, güvenlik noktasında Türkiye’nin olmadığı bir garantörlüğü asla beklemeyin, biz ilanihaye ordayız. İki; güvenlikte de biz daha önce de belirlendiği gibi Güney Kıbrıs’la Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi burada eşit oranda, eşit derken daha önce onlar 950 burada asker bulunduracak, biz 650 bulunduracaktık, aynen bu devam eder, oradan tamamen Türk askerinin çekilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Bunu daha önce de zaten bu şekilde konuşmuştuk. Eğer böyle bir şey düşünülüyorsa, o zaman her iki tarafın da askerlerini tamamıyla buralardan çekmesi gerekir” dedi.
“ANNAN PLANININ ARTIK GEÇERLİLİĞİ YOK, YENİ BİR MÜZAKERE SÜRECİ VAR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabii bunun yanında bir başka olay daha var, onu da çok açık net söyledik; mesela hâlâ biliyorsunuz Açık Maraş, Kapalı Maraş, öbür tarafta Erenköy, Erenköy Güzelyurt, bunlar var. Bu konuda da ben kendilerine de çok açık net söyledim, Sayın Akıncı da zaten bunu söylediler. ‘Eğer Maraş’ı tamamen halkın istifadesine sunmak istiyorsanız, bizim size bir teklifimiz var.’ Nedir? Erenköy ile Güzelyurt arası birleştirilmek suretiyle burası Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimine bırakılır, aynı şekilde Açık Maraş, Kapalı Maraş, o bölge de tamamıyla Güney Kıbrıs Yönetimine bırakılır. Ama bunun dışında, ‘Yok Karpaz’ın belli bir bölümü bize bırakılsın, yok şurada şöyle bir yer var orası bize bırakılsın; böyle bir şey söz konusu olamaz’ dedik. Bunu da zaten temsilci arkadaşlarımız orada açık net söylediler. Sahil şeridinde şu kadar olsun, bu kadar olsun; bunların hepsi bitmiş şeyler. Annan’da şöyleydi, burada böyleydi; Annan Planının artık geçerliliği yok. Şimdi yeni bir müzakere sürecidir ki 1’e 4; yani 1 dönem Kuzey Kıbrıs Türk Yönetimi başkanlık yapacak, 4 dönem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi başkanlık yapacak; böyle bir şey de olamaz, bunu daha önce de konuşmuştuk. 1’e 2; 1 dönem Kuzey Kıbrıs Rum Yönetimi liderliği alacak, 2 dönem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi alacak, adil olan budur. ‘Biz orada adil, kapsayıcı bir barış istiyorsak ölçüsü budur, bunun dışında bizden kimse bir şey beklemesin’ dedik, bunu yetkililerine söyledik. Bunu Birleşmiş Milletlerdeki dostlarımıza, Sayın Ban Ki-mun’a da açık net söylemiştim. Diğer devreye giren bazı ülkeler oluyor, onlara da söylemiştik. Şu anda da zaten Dışişleri Bakanımız ve bunun yanında tabii Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanımız, hepsi zaten bunları söylediler. Bu konuda temennim odur ki bir anlaşma temin edilir ve adımlar da atılır.”
“KİMSE YASTIĞININ ALTINDA DÖVİZ BİRİKTİRMESİN”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir basın mensubunun döviz kurlarındaki yükselişle ilgili olarak “Size göre ne gibi önlemler alınması, ne yapılması gerekir?” şeklindeki sorusuna ise şu cevabı verdi: “Med cezir hareketi gibi olduk artık. Bir konuşma yapıyorsunuz, bakıyorsunuz bir konuşmada hemen iniveriyor, sonra tekrar çıkıveriyor. Şimdi bu hafta içinde biz ekonomideki gerek hükûmetteki arkadaşlarımız, gerekse benim Cumhurbaşkanlığındaki danışmanlarım tekrar bir değerlendirme yapacağız. Ama burada ürkecek herhangi bir şey söz konusu değil. Ama ben milletime çağrıyı tekrar yapıyorum: Kimse yastığının altında şu dövizi biriktirmesin, bunları TL’ye dönüştürsün diyorum. Eğer bunlar TL’ye dönüşürse inanıyorum ki piyasalar çok daha rahatlayacaktır. Mesela piyasada TL’ye yüklendiler bir stabil hâle geldi. Bunu tekrar yaparsak çok daha stabil olacak. Biliyorsunuz Maliye Bakanlığımızın başlattığı bir kampanya vardı, bu kampanyada da maşallah bayağı ciddi bir geri dönüşüm oldu. Ve şu anda beklentiler de bu noktada gayet yüksek, bundan sonra da bunun geri dönüşünü bekliyorum. Daha ileriye gidiyorum, o da şu: Yerli parayla ithalat ve ihracatın yapılması konusunda şu anda anlaşmaya vardığımız ülkeler var. O başladığı zaman döviz kurunun baskısı yerli para üzerinde ciddi manada azalacaktır diye inanıyorum.” // EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.