24 Kasım 2024
  • İzmir8°C

ERDOĞAN: BENİM SÜNNİLİK, ŞİİLİK DİYE BİR DİNİM YOKTUR

9. Avrasya İslam Şurası’nın açılış toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam dünyası, sadece terörizm saldırısı altında acı çekmekle kalmıyor, ağır ithamların da hedefi oluyor” dedi.

Erdoğan: Benim Sünnilik, Şiilik Diye Bir Dinim Yoktur

11 Ekim 2016 Salı 16:05

9. Avrasya İslam Şurası’nın açılış toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam dünyası, sadece terörizm saldırısı altında acı çekmekle kalmıyor, ağır ithamların da hedefi oluyor” dedi.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Avrasya’da İslam; Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” teması ile düzenlenen ve 9’uncusu Dolmabahçe Sarayında gerçekleştirilen şurada Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.

Şuranın başarılı geçmesi, Müslümanlar ve tüm insanlık için hayırlara vesile olması temennisinde bulunarak konuşmasına başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şuranın 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin ardından yapılıyor olmasının önemine değindi ve “Ülkemizdeki darbe, klasik bir darbe girişimi olsaydı, muhtemelen bu şuranın gündeminde yer almazdı. 15 Temmuz’u farklı ve bu heyet açısından önemli kılan husus; darbe girişiminde bulunanların kendilerini dini bir cemaat, liderlerini de sözüm ona “mehdi” olarak görüyor olmalarıdır. Darbecileri motive eden, yıllar boyunca kendilerini gizlemek için adeta çift kişilikli bir hayat sürmeye iten, sonuçta kendi milletine ve ülkesine silah doğrultacak, kan akıtacak derecede gözlerini karartan sebepleri çok iyi tahlil etmeliyiz” diye konuştu.

“FETÖ, AMAÇLARI İÇİN HER TÜRLÜ YÖNTEMİ MEŞRU GÖREN BİR YAPI”

Bu tehdidin, sadece Türkiye’ye mahsus bir tehdit olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam coğrafyasını kana ve ateşe bulayan El Kaide gibi, DEAŞ gibi örgütlerin de kendilerince çok ulvi gayelere hizmet ettiğini düşünen kişilerden oluştuğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) olarak adlandırılan yapının, itikadi sapkınlığının yanı sıra eğitim ve ticaret odaklı yöntemleriyle, Müslümanlar ve tüm dünya için, DEAŞ kadar önemli bir tehdit olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, Türkiye’nin önde gelen âlim, din adamı ve eğitimcilerini bir araya getiren Olağanüstü Din Şurası’nda, varılan tespitlere işaret ederek, FETÖ’nün bir cemaat veya dini grup olmadığı üzerinde görüş birliğine varıldığını ifade etti ve ekledi: “Bu örgüt, dini istismar eden, amaçları için her türlü yöntemi meşru gören, şaibeli kaynakları olan, ümmeti ve tevhidi parçalamak için çalışan, gizli yapısı sebebiyle gerçek yüzü görülemeyen bir fitne hareketidir.”

Avrasya coğrafyasının, FETÖ’nün Türkiye dışındaki ilk açılım alanı ve en yoğun faaliyet gösterdiği bölge olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğu Avrupa ve Orta Asya’da uzun bir fetret döneminin ardından elde edilen özgürlük ortamı, bu örgüt tarafından alabildiğince istismar edilmiştir. Bölgedeki Müslümanların hizmete, ihyaya, irşada en çok ihtiyaç duydukları bir dönemde öne çıkan bu örgüt, maalesef, sadece kendi hegemonyasını kurmak için çalışmıştır” değerlendirmesinde bulundu.

“BENİM SÜNNİLİK, ŞİİLİK DİYE BİR DİNİM YOKTUR”

“İslam dünyası, sadece terörizm saldırısı altında acı çekmekle kalmıyor; aynı zamanda, terörizm bahane edilerek hem bölünmeye çalışılıyor, hem de ağır ithamların hedefi oluyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şunları söyledi: “Özellikle Orta Doğu’da, Kuzey Afrika’da, Güney Asya’da yaşanan terör eylemlerinde ölenlere bakıyorsunuz Müslüman, öldürülenlere bakıyorsunuz onlar da Müslüman. Öldüren ‘Allahu Ekber’ diyerek öldürüyor, ölen de ‘Allahu Ekber’ diyerek son nefesini veriyor. Burada çok büyük bir sorun var. Bu durum, terör bahanesiyle İslam coğrafyasını müdahalelere açık hale getiriyor. Üstelik tek mesele de bu değil. Mezhepçilik fitnesi, İslam dünyasına müdahalelere kapı açan bir diğer önemli gerekçeyi oluşturuyor. Bugün Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de, geçmişte Lübnan’da, hatta bir dönem Türkiye’de aynı oyun oynandı, oynanıyor. Her fırsatta ifade ettim, burada bir kez daha tekrarlıyorum. Benim Sünnilik diye bir dinim yoktur, benim Şiilik diye bir dinim de yoktur. Benim dinim, din-i mübîn olan İslam’dır. İslam’ın tüm sahih yorumları benim için hürmete layıktır. Elbette şahsen benim de tabi olduğum bir yorum var. Ama asla bu yorumu dinimin, yani İslam’ın üzerine çıkarmadım, çıkaramam. Maalesef, yanlış ve tehlikeli bir şekilde bunu yapan gruplar, ülkeler olduğunu biliyoruz, görüyoruz. Hiç kimsenin böyle bir hakkı yoktur.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam dünyasının içine saçılan fitne tohumlarının, Müslüman kanının dökülmesi olarak ortaya çıktığını, El Kaide, DEAŞ, Boko Haram gibi örgütlerin, bu zaafları kullanarak kendilerine alan açıp taraftar bulduğunu dile getirdi ve “İslam dünyası, Müslümanlar, kendi içlerinde birlik olsalar, sorunlarının çözümlerini çatışmalarda değil, istişarede, saygıda, hoşgörüde arasalar, bu terör örgütleri asla varlık gösteremezler. Bu örgütlerin aynı zamanda, çeşitli güçlerce desteklenen proje ürünü yapılar olduğunu da biliyoruz. Ancak, her şeyi dış güçlere, küresel odaklara bağlama yanlışına, kolaycılığına da kapılmamalıyız. Unutmamalıyız ki, bu projeye hayat veren kendi içimizdeki eksiklerdir, hatalardır, hırslardır, husumetlerdir. Bizim bir atasözümüz var: İğneyi kendimize, çuvaldızını başkalarına batırmalıyız. Yani, sorunun asıl kaynağını önce kendimizde aramalı, sonra başkalarını sorgulamalıyız. İslam düşmanlığı yapanlara malzemeyi kendi ellerimizle verdiğimiz sürece dökülen Müslüman kanlarının önüne geçemeyiz” şeklinde konuştu.

“EYLEMCİ MÜSLÜMANSA TERÖRİST İNANCIYLA SIFATLANDIRILIR, DEĞİLSE HİÇ SÖZÜ EDİLMEZ”

Batı ülkelerinde, 11 Eylül 2001 yılında Amerika’da yaşanan terör saldırıları sonrasında başlayan İslam karşıtlığının, Müslüman düşmanlığının, etkisini artırarak devam ettiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle sürdürdü: “DEAŞ’ın Irak ve Suriye’de gerçekleştirdiği eylemler, her ne kadar arkası karanlık da olsa, Batı ülkelerindeki İslam karşıtı akımların güçlenmesine yol açıyor. Esasen, hem terör örgütlerinin, hem de Batı’da yükselen İslam karşıtı akımların, Müslüman kimliğini ötekileştirerek, marjinalleştirmeye, yer altına inmeye zorlama amacı taşıdığını düşünüyorum. Demokrasi ve özgürlük değerleri üzerinden tüm dünyaya nizam vermeye çalışan Batı ülkelerinin, Müslümanları tecridi, ancak bu şekilde mümkün olabilecektir. Şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum: Dünyanın her yerinde, farklı inanç gruplarına mensup kişiler tarafından düzenlenen terör eylemlerine rastlanabiliyor. Sadece faili Müslümansa bunun adı ‘İslami Terör’ olarak ifade ediliyor. Şayet fail başka bir inanca mensupsa, çoğu defa bu eylem terör olarak dahi vasıflandırılmıyor, adli vaka sınırının ötesine geçirilmeden gündemden düşürülüyor. Bugüne kadar hiç ‘Hristiyan Terörü’, ‘Yahudi Terörü’, ‘Budist Terörü’, şayet kişi herhangi bir inanca mensup değilse ‘Ateist Terörü’ diye bir şey duydunuz mu? Duyamazsınız. Çünkü sadece eylemci Müslümansa, terörist inancıyla sıfatlandırılır, değilse hiç sözü edilmez. Bu durum, Batı ülkelerinde ve hatta küresel düzeyde İslam’la terör kavramlarını eşleştirme, aynı parantezin içine alma çabasının bir ürünüdür.”

“BİZ KENDİ SORUNLARIMIZA KENDİMİZ ÇÖZÜMLER ÜRETMEZSEK, KİMSE DÖNÜP BİZE EL UZATMAZ”

Medyanın ve olayları bu kavramlarla resmeden politikacıların masum olmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konudaki en büyük sorumluluğun, Müslümanları temsil eden din adamları ve politikacılara düştüğünü hatırlattı ve “Biz kendi sorunlarımıza kendimiz çözümler üretmezsek, kimse dönüp bize el uzatmaz, derdimize çare olmaz” dedi.

Irak’ta, DEAŞ terör örgütüne karşı yürütülen operasyona, dünyanın dört bir yanından 63 ülkenin müdahil olduğuna, Suriye ile diğer ülkelerde de aynı manzaranın yaşandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devamında şu açıklamalarda bulundu: “Bizim Türkiye olarak, hem ülkemize yönelik terör tehdidinin kaynaklarını barındırması, hem de bin yıllık komşuluk ve kardeşlik hukukumuz gereği meseleye müdahil olmamızı istemeyenler, diğer ülkelere ses çıkarmıyor. Halbuki eğer Irak ve Suriye’nin başı dertte ise, sorunun çözümü için her türlü çabayı göstermek, tedbiri almak en çok Türkiye’nin sorumluluğudur. Bu her şeyden önce kardeşliğin, komşuluğun bir gereğidir. Bunun için de bir yerlerden izin almaya ihtiyacımız yoktur, almayı da düşünmüyoruz. Bunun da böyle bilinmesini özellikle ifade ediyorum. Bazı ülkeler binlerce kilometre uzaktan gelip Afganistan’da ve daha pek çok yerde, kendine tehdit oluşturduğu iddiasıyla operasyon yapacak, Türkiye yanı başında 911 km. Suriye sınırı, 350 km. Irak sınırı, buradaki tehlikeye müdahale edemeyecek; biz bu çarpıklığı asla kabul etmiyoruz.” / EGE BASIN GRUBU

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.