27 Kasım 2024
  • İzmir4°C

BATI, ŞU ANDA DEAŞ’IN YANINDADIR

Pakistan Ulusal Meclisi ile Senato ortak oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin Müslümanlar arasındaki tefrikaları, farklılıkları kaşıyarak kendilerine taban bulmaya çalıştıklarına dikkat çekerek, “Müslümanları yaşadıkları bu zelil

Batı, Şu Anda DEAŞ’ın Yanındadır

17 Kasım 2016 Perşembe 17:07

Pakistan Ulusal Meclisi ile Senato ortak oturumunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin Müslümanlar arasındaki tefrikaları, farklılıkları kaşıyarak kendilerine taban bulmaya çalıştıklarına dikkat çekerek, “Müslümanları yaşadıkları bu zelil durumdan kurtarmak için, İslam toplumlarının arasında kol gezen mezhepçilikten etnik ayrımcılığa kadar tüm istismar vesilelerini ortadan kaldırmalıyız” dedi.

Pakistan’ın Başkenti İslamabad’da temaslarını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulusal Meclis ile Senato ortak oturumuna katılarak bir konuşma yaptı.

Üyelere, 2012 yılındaki ziyareti kapsamında yine Millî Meclis ve Senato’nun ortak oturumunda kendilerine hitap ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaklaşık 4,5 yıllık bir aradan sonra, millî iradenin sembolü olan bu kurumda, tekrar sizlerle bir araya gelmekten büyük memnuniyet duyuyorum. Pakistan, değerlerine sahip çıkarak demokrasinin işletilebileceğini başarıyla göstererek, İslam dünyası için önemli bir örnek olmuştur. Bu başarınız için sizleri ayrıca tebrik ediyorum” dedi.

“MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ ORTAK DEĞERİMİZ”

Türkiye ile Pakistan’ın ilişkilerinin, herhangi iki devlet arasındaki diplomatik temasların çok ötesinde bir özelliğe sahip olduğuna, iki ülkenin sözde değil, hakiki manada iki kardeş ülke olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnsanlarımız arasında öyle derin bir dostluk ve sevgi bağı vardır ki, bizler Pakistanlı kardeşlerimizin sevinciyle sevinir, kederiyle kederleniriz. Sizlerin de aynı duygular içinde olduğunuzu biliyorum. Ülkelerimiz ve milletlerimiz, tarih boyunca hep bu anlayışla hareket etmişlerdir. Mevlana Celaleddin-i Rumi, geniş anlamıyla bu coğrafyada doğan, feyzini ve ilmini, Anadolu’dan dünyaya yayan ortak bir değerimizdir. Hiç uzağa gitmeye gerek yok, sadece son bir asırdaki gelişmelere baktığımızda, aramızdaki dostluğun derinliğini görebiliriz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çanakkale Savaşı sırasında binlerce Pakistanlı kardeşimizin, çok zor şartları göze alarak yardımımıza geldiğini hiçbir zaman unutmadık, unutmayacağız. Kurtuluş Savaşımızda, gördüğümüz desteği ve dayanışmayı hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmadık, çıkarmayacağız. Bugünkü Türkiye’nin temellerinde, Balkan Savaşı’nda Osmanlı’ya yardım için gelip, Çanakkale Savaşı’na, ardından Kurtuluş Savaşı’na katılan, Cumhuriyetin ilanından sonra da ülkemize büyük katkıları olan Abdurrahman Peşaveri gibi nice Pakistanlı kahramanın alın teri ve emeği vardır. O Abdurrahman Peşaveri ki, annesi kendisine ‘artık eve dön’ diye mesaj gönderdiğinde, ‘Anadolu işgal altındayken dönemem’ diyerek cevap vermiş bir kardeşimizdir. Bizim gözümüzde, Muhammed İkbal ile Mehmet Akif’in bir farkı yoktur; her ikisi de istiklalimizin ve istikbalimizin şairleridir.”

“PAKİSTAN İLE ARAMIZDAKİ KARDEŞLİK RUHUNU, İNŞALLAH TÜM DÜNYAYA YAYACAĞIZ”

1999 depreminde Türkiye’nin en büyük desteği Pakistan’dan gördüğünü hiçbir zaman unutmadığını ve unutmayacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014’te Soma’daki maden faciası sonrasında Pakistan’ın bir gün yas ilan ettiğini hatırlattı ve “Biz de, Aralık 2015’de Peşaver’de bir okulda onlarca öğrencinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan menfur terör saldırısının acısını derinden hissederek, ülkemizde bir günlük matem ilan ettik. Tarihten gelen ve her dönemde de canlılığını sürdüren bu güçlü bağlarımız Türkiye ve Pakistan’ı, birbirleri için özel kılıyor. Bu dayanışma ve kardeşlik ruhunu, inşallah, birlikte tüm dünyaya yayacağız” dedi.

“PAKİSTAN, 15 TEMMUZ’DAKİ İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞINDA DA TÜRK MİLLETİNİN YANINDA YER ALDI”

15 Temmuz terörist darbe girişiminin ardından, Pakistan’ın, devlet yönetimi, meclisi ve halkıyla Türkiye’nin yanında yer aldığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Meclisinizin oy birliğiyle kabul ettiği destek kararını memnuniyetle karşıladık. Sizlere şükranlarımı özellikle ifade etmek istiyorum. Geniş bir siyasi yelpazeyi temsil eden milletvekillerinden oluşan heyetinizin, Ağustos ayında ülkeme gerçekleştirdiği destek ziyareti, terör örgütleriyle olan mücadelemize güç kattı. Pakistan, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) faili olduğu 15 Temmuz darbe girişimi karşısındaki duruşuyla, ikinci kurtuluş savaşında da Türk Milletinin yanında yer aldığını göstermiştir. Allah sizlerden razı olsun, dayanışmamızı ilelebet muhafaza ve daim eylesin. Desteğiniz için burada tekrar teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.

FETÖ’nün, sadece Türkiye için değil, faaliyet gösterdiği tüm ülkeler için tehdit teşkil eden eli kanlı bir terör örgütü olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu terör örgütünün kardeş Pakistan’a zarar vermeden en kısa sürede bertaraf edileceğine yürekten inandığını söyledi.

Pakistan Hükûmetinin bu doğrultuda aldığı son kararları yerinde bulduğunu kaydeden ve Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesine verdiği güçlü destek için teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütleri karşısındaki dayanışma ve iş birliğinin yaygınlaştırılarak devam ettirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

“BATI, ŞU ANDA DEAŞ’IN YANINDADIR”

“El Kaide ve onun bir parçası olarak ortaya çıkan DEAŞ gibi terör örgütleri, sadece ve sadece Müslümanlara zarar veren, İslam’a karşı yürütülen savaşın aracı olan yapılardır” görüşlerine yer veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda Türkiye’nin hem ülke içinde, hem Irak ve Suriye’de DEAŞ’a karşı ciddi bir mücadele veren bir ülke olduğuna dikkat çekti ve bu mücadeleyi yılmadan usanmadan vermeye devam edeceklerini açıkladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, DEAŞ terör örgütünün İslam ile uzaktan yakından bir alakasının olmadığının altını çizerek, “İslam’a bunları verdiği zararı kimse vermiyor. Bizim dinimizde kimsenin günahsız herhangi bir insanı öldürmeye hakkı yoktur. İşte bunlar bunu yapıyor. Peki, bunların yanında kimler var? Batı şu anda DEAŞ’ın yanındadır. Bunların elinde yakaladığımız silahların Batı menşeli olduğunu tespit ettik, gördük, görüyoruz. Bütün bunlar kime karşı yapılıyor? Dikkat edelim, İslam dünyasına karşı yapılıyor. Bölünen neresi? Suriye, Irak, Libya, Afganistan, hep bu ülkeler. Ondan sonra bakıyorsunuz, Pakistan ile Afganistan vuruşturuluyor” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Müslüman kanı dökmekten başka hiçbir maharetleri olmayan katil sürülerinin, en kısa zamanda, İslam âleminden ve tüm dünyadan söküp atmaları gerektiğine vurgu yaptı ve “Aksi takdirde, ne Türkiye, ne Pakistan, ne İslam dünyası, ne de insanlık huzura kavuşacaktır. Şayet biz, bu aziz dinin müntesipleri olarak, el ele verip sorunlarımızın üstesinden gelemezsek, Müslümanları içine düştükleri zillet çukurundan da çıkartamayız” sözlerine yer verdi.

“İSLAM ÇATISI ALTINDA BÜTÜNLEŞEREK YARINLARA YÜRÜMEYE MECBURUZ”

İslam’ın, bir tevhit ve vahdet dini olduğunun altını çizerek “Müslüman sıfatını hak etmenin şartı, nerede olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın, her türlü zulmün, haksızlığın, adaletsizliğin karşısında durmaktır” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Ancak bu şekilde Rabbimizin emrettiği gibi hayırlı bir ümmet olabiliriz. Terör örgütleri, Müslümanların arasındaki tefrikaları, farklılıkları kaşıyarak kendilerine taban bulmaya çalışıyorlar. Müslümanları yaşadıkları bu zelil durumdan kurtarmak için, İslam toplumlarının arasında kol gezen mezhepçilikten etnik ayrımcılığa kadar tüm istismar vesilelerini ortadan kaldırmalıyız. Bizim dinimizde mezhepçilik var mı? Herhangi bir mezhebin mensubu olabilirsiniz, o bir yorumdur. Bunların üstünde dini mübin-i İslam vardır. Ve dini mübin-i İslam’da birleşmeye mecburuz. Bunun için çok gayret etmemiz lazım. Bizi parçalıyorlar, parçaladılar. Onun için de İslam çatısı altında bütünleşerek yarınlara yürümeye mecburuz. İslam dünyasını, tefrikanın, bozgunculuğun, fitnenin, nefretin, cehaletin hâkim olduğu bir coğrafya hâline dönüştürmek isteyenlere karşı hep birlikte mücadele etmeliyiz. Tıpkı Muhammed İkbal’in dediği gibi; ‘Harekette birlik olmazsa, fikirde birlik faydasızdır.’ Türkiye ve Pakistan, hem bölgelerindeki konumları, hem de sahip oldukları kadim medeniyet miraslarıyla, bu konuda öncülük edebilecek, dünyayı harekete geçirebilecek potansiyele sahip iki ülkedir.”

“DÜNYADA TEK BİR MÜSLÜMANIN KANININ HAKSIZ YERE DÖKÜLMESİNİ ÖNLEYENE KADAR MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”

Bu konuda her türlü riski alarak hiçbir mücadeleden kaçmadıklarını ve kaçmayacaklarını; bölgedeki insani krizleri, dünyadaki haksızlıkları, adaletsizlikleri, her platformda dile getirip çözüm önerilerini sunduklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sadece bu kadarla da kalmıyor, insani ve kalkınma yardımı projelerimizle, yeri geldiğinde siyasi ve askerî desteklerimizle, tüm kardeşlerimizin yanında olduğumuzu gösteriyoruz. Dünyada tek bir Müslümanın dahi kanının haksız yere dökülmesini önleyene kadar bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Siz Pakistanlı kardeşlerimize de, İslam dünyasının önünü birlikte açmayı teklif ediyoruz” dedi.

Ortak değerleri paylaşan, kadim bağlara sahip, bölgesel ve uluslararası konularda birbirlerini destekleyen Türkiye ile Pakistan’ın arasındaki ilişkilerde son yıllarda ciddi bir atılım yaşandığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşılıklı üst düzey temasların, ikili ilişkilerin her alanında gelişmeye ve serpilmeye katkı sağladığını ifade etti.

Türkiye ve Pakistan arasında 2009’da ihdas edilen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi bünyesinde bugüne kadar 51 anlaşma ve belgenin imzalanarak kısa zamanda çok önemli mesafeler kaydedildiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu yeterli germediklerini, istihdam sağlayacak yeni projeleri, yeni ortaklıkları el birliği ile hayata geçirmeleri gerektiğini kaydetti.

“TÜRKİYE, KALKINMA ODAKLI İŞ BİRLİĞİ PROJELERİYLE DE PAKİSTANLI KARDEŞLERİNE DESTEK OLUYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında şu değerlendirmelere yer verdi: “Türkiye ve Pakistan çok büyük potansiyele sahip iki ülke, hiçbir engelin bizi imkânlarımızı tam olarak kullanmaktan alıkoymasına izin vermemeliyiz. Yatırımların geliştirilmesi, altyapı yatırımları, sağlık ve savunma sanayi gibi alanlarda iş birliğinin derinleştirilmesi için mevcut iş birliğimizi kararlılıkla sürdürmeliyiz. Bunun yanında, Türkiye, kalkınma odaklı iş birliği projeleriyle de Pakistanlı kardeşlerine destek oluyor. En son 2010 yılında yaşanan büyük sel felaketinde olduğu gibi, insani yardım kuruluşlarımız ve Kızılay’ımız süratle Pakistan’a intikal ederek milletlerimiz arasındaki dayanışmanın gücünü göstermişlerdir. Diğer taraftan, lisans, yüksek lisans ve doktora alanında verilen Türkiye burslarıyla hem Pakistanlı öğrencilerin tecrübelerini ülkemize taşıyor, hem de nitelikli insan kaynağı noktasında Pakistanlı kardeşlerimize katkı sağlıyoruz. Yükseköğretim Kurulumuz ile Pakistan Yükseköğrenim Kurulu arasında önümüzdeki ay imzalanacak ve her yıl 500 Pakistanlı öğrencinin ülkemizde doktora yapmasını öngören mutabakat zaptını da çok kıymetli buluyorum. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı buradaki koordinasyon ofisiyle kalkınma yardımları konusunda değerli projelere imza atıyor. İnşallah her alandaki ortak projelerimiz gelecekte de devam edecektir.”

“70 YILDIR ÇÖZÜLEMEYEN KEŞMİR SORUNU VİCDANLARIMIZI YARALAMAYA DEVAM EDİYOR”

Keşmir sorununa da değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şu cümlelerle tamamladı: “Bizim de hassasiyetle takip ettiğimiz, yaklaşık 70 yıldır çözülemeyen Keşmir sorunu vicdanlarımızı yaralamaya devam ediyor. Keşmir’de son dönemde yaşanan gelişmeler bu sorunun çözümünün ne derece önemli ve acil olduğunu bir kez daha göstermiştir. Keşmirli kardeşlerimizin yaşadıkları sıkıntıların, ıstırapların farkındayız. Gerilimin tırmanmasından derin endişe duyuyoruz ve İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak bizler de Keşmir sorununu dile getirmek suretiyle bunu Birleşmiş Milletlere tekraren ayrıca taşıyacağız. Siyasi ve insani boyutu olan bu meselenin hak ve hukuka uygun şekilde çözülmesi için uluslararası toplum daha fazla çaba sarf etmelidir. Keşmir sorununun bölge halkının talepleri dikkate alınarak Hindistan ve Pakistan arasında doğrudan diyalog yoluyla çözüme kavuşturulmasını arzu ediyoruz. Türkiye bu hususta elinden gelen çabayı göstermeye hazırdır.” // EGE BASIN GRUBU

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.