TÜBA Ödülleri Töreni’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayalım ki, her medeniyet kendi teknolojisini, her teknoloji kendi kültürünü ve değerini üretir. Ecdadımızın en güzel ibadethaneleri inşa etme gayesi ile yaptığı camilerle birlikte o camilerin inşasında kullanılan teknik ve teknoloji de bizim medeniyetimizi yansıtır. Ticaret yolları üzerindeki hanlar, kervansaraylar, köprüler aynı şekilde birer medeniyet mirasıdır. Eğer siz, kendi teknolojinizi, kendi biliminizi üretemiyorsanız, onun kültüründe ve değerinde de belirleyici olamazsınız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı himayesinde gerçekleştirilen Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Ödülleri’nin verildiği törene katıldı.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan ödül törenine; Başbakan Yardımcıları Nurettin Canikli ve Tuğrul Türkeş, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, YÖK Başkanı Yekta Saraç ile çok sayıda akademisyen ve davetli katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye Bilimler Akademisi ödüllerini kazanan tüm bilim insanlarını gönülden tebrik ettiğini dile getirdi.
ÖDÜL ALAN BİLİM İNSANLARI
Sosyal ve Beşeri Bilimler Akademi ödülünün sahibinin, bu alandaki çalışmalarıyla dünya çapında takdir toplayan Prof. Dr. Şerif Mardin, Sağlık ve Yaşam Bilimleri Akademi ödülünün sahibinin, kanser konusundaki çalışmalarıyla öne çıkan Prof. Dr. Mary-Claire King, Fen ve Mühendislik Bilimleri Akademi ödülünün sahibinin ise kimya alanında önemli bir isim olan Prof. Dr. Omar Yaghi olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hocalarımızı bilime ve insanlığa yaptıkları katkılar için, şahsım, ülkem ve milletim adına tebrik ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2016 yılı Genç Bilim İnsanları Ödül Programı kapsamında çeşitli bilim dallarından 31 bilim insanını ödüllendirdiklerini kaydetti.
Bilimsel Telif ve Çeviri Programı (TEÇEP) çerçevesinde mühendislik ve sosyal bilimler alanlarında iki bilim insanını, Kayda Değer Telif ve Çeviri Eser Ödülleri kapsamında da 4 bilim insanını ödüllendirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerini ayrı ayrı tebrik ediyorum. Bilimin, bilimsel çalışmaların gelişmesine verdikleri katkı sebebiyle Türkiye Bilimler Akademisi’nin Sayın Başkanını ve değerli üyelerini kutluyorum” diye konuştu.
“HER ŞEY GİBİ BİLİM DE İNSAN İÇİNDİR”
Yeni ve Büyük Türkiye’yi, bilimin aydınlattığı yoldan ilerleyerek kurmak için çıktıkları bu süreçte, çok önemli mesafe kat ettiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Cumhurbaşkanlığı olarak TÜBA’nın, TÜBİTAK’ın projelerini, ödül törenlerini himaye etmemizin sebebi işte budur. Henüz hedeflerimizin uzağındayız. Hedeflerimizi yüzde yüz gerçekleştirdik diyemeyiz. Ama geçtiğimiz 14 yılda elde ettiğimiz neticelere baktığımızda, gittiğimiz yolun doğru olduğunu görüyoruz. İnşallah önce 2023 hedeflerimize ulaşacak, ardından da 2053 ve 2071 hedeflerimizi gerçekleştireceğiz. İşte o zaman, hem ülkemiz, hem dostlarımız, hem de tüm insanlık için çok daha güzel, çok daha adil, çok daha güvenli bir dünyanın inşasına da katkı sağlamış olacağız. Her şey gibi bilim de insan içindir; beşer olarak kendimizi daha iyi bilmemiz, tanımamız içindir. Yunus Emre’nin dediği gibi; ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır’.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, günümüzde ülkelerin ve toplumların güvenlik anlayışlarının köklü bir değişime uğradığını belirterek, eskiden sadece sınırların ve çıkarların korunması olarak algılanan güvenlik kavramının, artık ekonomik, sosyal, kültürel tüm varlıklara yönelik tehditleri de içerecek şekilde genişlediğini söyledi.
“KENDİ TEKNOLOJİ VE BİLİMİNİZİ ÜRETEMİYORSANIZ, ONUN KÜLTÜRÜ VE DEĞERİNDE DE BELİRLEYİCİ OLAMAZSINIZ”
Askerî, adli, polisiye tedbirlerin güvenlik yaklaşımının görünürdeki yüzleri olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yanında, güvenlik döngüsünün tamamlanabilmesi için, bilimden sanata, eğitimden spora, yatırımlardan medyaya kadar geniş bir alanda da mücadele edilmesi gerektiğinin altını çizdi.
“Bu mücadelede başarılı olabilmek için, her alanda var olmak, öncü olmak zorundayız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayalım ki, her medeniyet kendi teknolojisini, her teknoloji kendi kültürünü ve değerini üretir. Ecdadımızın en güzel ibadethaneleri inşa etme gayesiyle yaptığı camilerle birlikte, o camilerin inşasında kullanılan teknik ve teknoloji de bizim medeniyetimizi yansıtır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ticaret yolları üzerindeki hanların, kervansarayların, köprülerin, aynı şekilde birer medeniyet mirası olduğunu belirtti.
Atın rengini ve yürüyüşünü yüzlerce kavramla ifade eden atalarımızın bu tasavvur zenginliğinin, dönemlerinin kültür zirvesini de ifade ettiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer siz kendi teknolojinizi, kendi biliminizi üretemiyorsanız, onun kültüründe ve değerinde de belirleyici olamazsınız. Bakınız burada çok yalın iki örnek vereceğim. TÜBİTAK bir dönem, millî yazılım sistemi arayışının ürünü olarak PARDUS’u üretti. Bu yazılımın kullanılacağı teknoloji bize ait olmadığı için, tüm gayretlere rağmen PARDUS yaygınlık kazanamadı. Geçerli ve yaygın kullanılan bir ürün hâline dönüşemedi. Aynı şekilde, Başbakanlığım döneminde kamu kurumlarındaki bilgisayarlarda F klavye kullanılması konusunda bir genelge yayınlamıştım. Aradan geçen onca yıla rağmen, bu konuda da ciddi bir ilerleme kaydedilemediğini görüyorum. Çünkü bu klavyenin kullanıldığı cihazı ve teknolojiyi üreten, dolayısıyla onun kültürünü belirleyen biz değiliz. Bu örnekleri olabildiği kadar çoğaltmak mümkündür. Tabii bunu söylerken, kategorik bir ret anlayışından asla hareket etmiyorum. Bizim medeniyetimizde ve kültürümüzde, dünyada iyi olan, güzel olan, faydalı olan ne varsa onu almak, kullanmak, geliştirmek vardır. Reddiye, ilimde bizde asla yoktur” dedi.
Burada sorunun bilgisayarın kendisi değil, o bilgisayarın insanların hayatına nasıl gireceğini ve nasıl kullanılacağını vaz eden değerler sistemi olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, işte bu ilişkiyi kurmakta yaşadığımız tıkanıklıktan, yetersizlikten, eksiklikten şikâyetçiyiz. Günümüzde dahi bilimin abide isimleri sayılan Farabi’yi, İbni Sina’yı, El Cezeri’yi, İbni Haldun’u, Biruni’yi, Hayyam’ı, Ali Kuşçu’yu ve daha nicelerini yetiştirmiş bir medeniyetin mensupları olarak, başka bir sıkıntımız kesinlikle söz konusu olamaz. Bu serzeniş hasetlikten değil, bilim ve teknolojide öncülüğü kaybetmiş olmanın verdiği üzüntüden kaynaklanıyor. Neredeydik, nerede kaldık” şeklinde konuştu.
“AR-GE HARCAMALARI 2015 YILINDA 20 MİLYAR DOLARI AŞTI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 yılda, bilime, bilim insanlarına, bilimsel çalışmalara verdikleri önemle, bu konuda çok önemli mesafe kat ettiklerinin altını çizdi.
Son dönemlerde gerçekleştirilen ve dünyada ilk beş içerisine girecek projelerle attıkları adımlarla Türkiye’nin bilim ve teknoloji anlayışını dünya bilim ve teknoloji anlayışıyla birleştirdikleri, özdeş hâle getirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, projeleri vatandaşların hizmetine sunmanın bahtiyarlığını yaşadıklarını ve yaşamaya devam edeceklerini kaydetti.
Ar-Ge harcamalarının, tarihte ilk defa 2015 yılında 20 milyar doları aştığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Millî gelirimize oranını 14 yılda yüzde 0,5’ten yüzde 1,06’ya, -ki kesinlikle yeterli değil- inşallah bunu da yüzde 3’e çıkaracağız. Ama burada aslolan özel sektöründe bu Ar-Ge çalışmalarından nasibini alması lazım. Onların da burada payını alması lazım. Onların da buraya katkı vermesi lazım. Her şey, ‘devlet-devlet-devlet’ dememeleri gerekir ve bu alanda çalışan personel sayısı göreve geldiğimde 29 bin idi hamdolsun şu anda 122 bine yükseldi. Tabii bu sayının da 200 binleri, hatta 300 binleri bulması gerekiyor. Yapılanlar önemli, ama yapmamız gereken daha çok şey olduğunu gayet iyi biliyoruz. İnşallah, bilim insanlarımızla birlikte, bunu başaracağız.”
“TARİHİMİZDEKİ İSTİKRARSIZLIKLARIN ARKASINDA KÜLTÜREL YOZLAŞMA GÖRÜLÜYOR”
Bilimin, sadece somut çıktıları itibariyle değil, zihinlerde yol açtığı değişimle, dönüşümle, aydınlanmayla da, ülkeler ve milletler için önemli olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarihimizdeki çalkantılara, istikrarsızlıklara bakıldığında, hepsinin de arkasında cehaletin, ilmi geriliğin, kültürel yozlaşmanın bulunduğunu gördüklerini kaydetti.
Selçukluyu kalbinden vuran Haşhaşilerin, bu boşluktan faydalandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlıyı uğraştıran pek çok sorunun da temelinde de aynı sıkıntıların var olduğunu dile getirdi.
“BİLGİ DEDİĞİMİZ SOMUT BİRİKİM, İLMİN İLK SAFHASIDIR”
Bu sorunla günümüzde de mücadele ettiklerini sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “FETÖ denilen şer şebekesi, milletimizin eğitim konusundaki, yardımlaşma konusundaki hassasiyetlerini istismar ederken, en çok bu tür eksiklerden faydalanmıştır. Bu örgütün içindeki akademisyenler, yargı mensupları, polisler, askerler, öğretmenler, iş adamları iyi eğitim almış, fiyakalı okullardan mezun olmuş olabilirler. Ama bu durum, hakikatler karşısındaki körlüklerini, cehaletlerini, kalplerini ve zihinlerini bir şarlatana kiralamış oldukları gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Bunun için, hep ilimle birlikte atalarımız, ecdadımız dikkat ederseniz irfanı, ilmin yanına koymuştur. Birde ilmin yanına hikmeti koymuştur. İlimle hikmeti beraber anmıştır. İrfan olmaza o ilmin hiçbir değeri yok. Hikmet olmazsa aynı şekilde o bilginin hiçbir anlamı yok. Bilgi dediğimiz somut birikim, ilmin ilk safhasıdır. Eğer bilgiyi gönül süzgecinden geçirip hikmetle taçlandırırsanız, işte o zaman irfana ulaşırsınız” dedi.
“İSLAM GELİŞMEYE MANİDİR DİYENLER, İSLAM'IN GELİŞMEYİ EMREDEN ÖZELLİĞİNDEN BAHSETMEZLER”
“Kâğıtla kalbi birlikte işlemeden sahip olunan birikim bizleri kurtarmaya, aydınlığa çıkarmaya, doğruya ulaştırmaya yetmez” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dikkat ederseniz, herkes Osmanlıya matbaanın geç girmesi üzerine ahkâm keser, ama hiç kimse kâğıdın Semerkant üzerinden dünyaya yayıldığını söylemez. Bizim coğrafyamızda rasathanelerde gözlemler yapılırken, gemiler pusuyla yolunu bulurken, şifahanelerde ameliyatlar yapılırken, dünyanın kalanında neler olduğunu hepimiz de çok iyi biliyoruz. Her fırsatta, doğrudan veya dolaylı olarak ‘İslam mani-i terakkidir’ diyenler, yani, ‘İslam gelişmeye manidir’ diyenler, tarihimizdeki bu ‘İslam amir-i terakkidir’ yani ‘İslam gelişmeyi, terakkiyi emreder’ örneklerini asla gündeme getirmezler. Kendimize gelebilmemiz, ancak kendimizi bilmemizle mümkündür. Şayet biz kendimizi bilmez isek, birileri gelir, bize ne olduğumuzu anlatmaya, bunun sınırlarını çizmeye başlar” ifadelerini kullandı.
“FETÖ’CÜLER İRADESİNİ KARANLIK BİR GÜCE TESLİM ETTİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, pek çok sapkın yapı gibi, FETÖ’cülerin de, işte burada yollarını kaybettiklerini sözlerine ekledi. “Ne” olduklarını, “kim” olduklarını unutarak, her biri, sadece sahiplerinin emrettiğini yapan birer Mankurt’a dönüştüğünü anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Öyle ki, 15 Temmuz’da bu örgüt mensuplarının yaptıkları ihanetin büyüklüğünü, ancak bir asır önceki işgal günleriyle mukayese edebiliriz. Mesela, FETÖ’nün Türkiye Büyük Millet Meclisini bombalaması ile Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın kapatılması aynı şeydir, aynı amaca yöneliktir. Orada bir fark yok. Her ikisi de, millî iradenin tecelligahı olan bu kurumları işlemez hâle getirerek, ülkenin işgaline zemin hazırlama amacı gütmektedir. Ülkenin en parlak beyinlerini bünyesine toplamakla övünen bir örgütün böylesine bir ihanet çukuruna yuvarlanmasının sebebi, ilmini irfana dönüştürmek yerine, iradesini karanlık bir güce teslim etme tercihinden kaynaklanıyor. Bizim dinimizde, inancımızda iki kavram vardır ki bu çok çok önemlidir. Bunun bir tanesi ‘ubudiyet’tir, bir tanesi de, ‘uluhiyet’tir… Biz ilah olarak Allah’tan başka bir güç asla tanımayız, tanıyamayız. Bu bizim inancımızın, itikadımızın en önemli başlıklarından bir tanesidir. Bir diğeri de Ubudiyettir, yani kulluktur. Allah’tan başka hiçbir güce biz kul olmadık, kul olamayız. Bu da bizim aynı şekilde ubudiyetimizin gereğidir. Fakat siz kalkıp da Pensilvanya’ya bu iki önemli itikadi başlığı teslim edersiniz işte orada her şey kaydı demektir. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’de bize defalarca ‘Akletmez misiniz’, ‘düşünmez misiniz’ hep bu uyarılar var. Buna karşılık onlar ne diyor, ‘Akletme, düşünme, sadece sana söyleneni yap’ söyledikleri bu. Bunun adı yine Kur’an-ı bir ifadeyle cehalettir ve bu cehaletin havuzuna düşmek çok büyük tehlike getiriyor.”
Bu kör teslimiyetin ne inancımızda, ne kültürümüzde, ne de bilimde yeri olmadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki bilim ve eğitim kuruluşlarından beklentilerinin; düşünen, tecessüs eden, araştıran, soruşturan, sürekli daha ileriye gitmeyi hedefleyen bir anlayışı topluma yerleştirmeleri olduğuna dikkat çekti.
TÜBA’ya da bu konuda önemli görevler düştüğüne dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü ödül töreninde olduğu gibi, “Marifet iltifata tabidir” anlayışıyla bilim insanlarımızı teşvik eden TÜBA, bilim ve teknoloji alanında kendi kültürümüzü, değerlerimizi oluşturacağımız bir zeminin inşasına da öncülük yapmalıdır” dedi.
TÜBA 2016 Akademi Ödüllerini almaya hak kazanan Sosyal ve Beşerî Bilimler kategorisinde İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şerif Mardin'in yerine İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Kallek, Sağlık ve Yaşam Bilimleri kategorisinde Washington Üniversitesi (ABD) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mary-Claire King'in yerine TÜBA Konsey üyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik, Fen ve Mühendislik Bilimleri kategorisinde ise California Berkeley Üniversitesi (ABD) Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Omar M. Yaghi ödüllerini Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan aldı.
Ödül töreni Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ödüllü akademisyenlerin aileleriyle birlikte toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi. / EGE BASIN GRUBU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.